
Anilarimiz hazi̇neleri̇mi̇zdi̇r
Yaz
tatillerinde işlerimiz çok artıyordu ya pancar tarlalarında çapa vuruyorduk ya
da patateslerin arasında gelişi güzel biten kızıl otları yoluyorduk. İşimizin
en zevkli taraflarından biriside merada hayvan yaymak oluyordu. Babam pazardan
manda yavruları almıştı. Köylü amcaların deyimi ile sekiz tane çamız almıştı.
Bizim yani arkadaşlarımızla birlikte en çok zevkle yaptığımız iş manda
yavrularını otlatmak oluyordu. Çünkü gölde yüzmeyi çok seven mandaların sırtına
biniyorduk bizde onlarla birlikte gölde yüzüyorduk Yüzme işi bitiyor, oyun ve
eğlence fasılası başlıyordu. Epey bir zamanda oyunlar oynadıktan sonra sıra aç
karınlarımızı doyurmaya geliyordu. Her bir arkadaş bir işin ucundan tutuyor,
kimisi su getiriyor kimisi çay demlemek ve ateş yakmak için odun
topluyordu. Eğer yakınlarda patates
bostanları var ise oradan patates getirip közleme veya haşlama yapıyorduk.
Azığımız bazı günler de köy yumurtası, tereyağı göğermiş peynir salata veya
domates oluyordu.
Karınlarımızı
doyurduktan sonra yine oyun oynama faslı başlıyordu. O günkü zevkimize göre bazı
günler çelik çomak oynuyorduk Bazı günler adına goçik dediğimiz yuvarlak bir
odun parçasından dört beş santim boyunda bir parçasını kesiyorduk. Oyunda oynayacak
çocuk sayılar fark etmiyor, alt limit üç kişi üst limit ise çocuk sayısına göre
beş on on beş kadar çocuk olabiliyordu. Oyun kuralları çok fasla değildi.
Toprakta bir çukur kazıyorduk. Kesmiş olduğumuz gociği kuyudan iki metre kadar uzağa
koyuyorduk. Sonra kim ilk önce başlayacak diye bildiğimiz tekerlemelerden
birisini veya ayak sayıyorduk. Üç beş metre uzaktan sırası ile karşılıklı
olarak bir o çocuk birde öteki çocuk sayıyordu, kimin kimlerin ayağı en üste kalırsa
o birinci oluyordu. Birinci olan öteki ile ayak saymaca yapıyor ve birinci olan
başkası ile derken seçim tamamlanıyor ve oyun başlıyordu. Kuyudan iki metre
uzağa herkes sopasını atıyordu. Gociğe vurmayan ebe oluyordu Diğer çocuklar
elindeki sopayla gociğe vuruyor kuyudan uzaklaştırıyordu. Gociği kuyuya sokunca
başarmış oluyordu.
Saatlerce koş aşağı koş yukarı derken her kes kan ter içinde kalıyordu. Elin ver derede yüzmeye, bizim çayırlar düzlükte oldukları için art arta gelen mendereslerden oluşuyordu. Buda yüzecek gölcük sayısı çok fazla oluyordu. Derde de biz çocuklar arasında yüzme yarışları oluyordu ama içlerinde en beceriksiz olanlarından birisi ben idim. Her yarışta sondan birinci olan ben idim. Boş verin birinci olmayı ben hiçbir zaman doğru dürüst yüzmeyi öğrenemedim. Derin sular ve denizler bundan dolayı benim için her zaman korkulu rüya olmuştur. İşte günler üç aylık yaz tatilinde böyle gırgır şamata içinde geçip gidiyordu….. Sağlıcakla kalın, hoşça kalın
11.12.2020 Muammer KARS