
Bağişla beni̇
Yalnızlığın bir temenni olmadığı
gerçeği, uzandığım kadar da boyumun uzamadığı…
Sözcüklerin rabıtası ve
kırıntılarından dahi nasiplendiğim ve soytarı bir şiir yazacakken solan gün
ışığının yeniden nüksettiği sanrısı elbet acının illa ki radar takıldığı bir o
kadar kendimi akıllı bulmadığım ömrün ilk çeyreğine serdiğim ölü dokusu
çocukluğumun ve ilk gençliğimin sanırım ruhun hala huzursuz, baba mahşer
yolunda ve bir o kadar yalnızlığın kanatıp sökün eden bunca duyguyu hizaya
sokmak adına nemalandığım insanlar bir o kadar huzursuzluk esintisinde üşümek
gibisi de yok iken.
Şükür vesilesi kimisi.
Duaların sarmalında ket vurulmuş
mutluluk ve ben sadece peşindeyken huzurun.
Ve işte göğe damgasını vurdu sırlı
ayna oysaki kırmıştım binlerce parçaya ve ruhumu azat etmemin de tek yoluydu
ıssızlıkla yolum her kesiştiğinde gönlüm olmasa da süt liman ruhumdaki karartı
aslında kararsızlığımın mecrası ve nerede ise karşımdaki herkeste mükemmeli
kucaklamak adına sonuna kadar inandığım.
Bir şiirden de fazlası yazdıklarım.
Bir şiir olduğunu da asla iddia
etmediğim.
Ve neye denk düştüğüm neden aynı
kaderi yaşadığım.
Göğün kompartımanlarında kaçak yolcu
olduğum hissine her kapıldığım en çok da geri dönümü olmayan cümleler kurup
karşılığını alamadığım selamlar verdiğim.
Ve yüreğimi sunduğum koca evren bunca
insan ve ne haris olmak ne yanıltan ne nefret odaklı sadece ve sadece ruhumu
şekillendirmek adına çıktığım yolculukta kalemden ve bu sayede yolumun
kesiştiği insanlardan almak adına gücümü.
Bir almanak belki de aklımın buruşuk
yaprakları ve henüz yüzüm buruşmadı ama acıyı soluduğum her defasında içime
akıttığım gözyaşlarım ve ne zamanki dem vursa bu acıdan ve gözyaşımdan
biliyorum da kimsenin umurunda olmadığımı ve işte tepe noktaya dikip de gözümü
İlahi Aşkın farkındalığında Allah rızası için yaşamak neymiş öğrendiğim.
Sınavımla baş başayım, baba.
Gözetmenim olan o kadar çok insan var
ki.
Yalpalasam da genelde yakınsam da
kimi zaman ve illa ki seni andığım illa ki bana öğretilen değerlere ruhumu
bandığım ama bir kere kilit vurdum ağzıma hele ki ağzımın payını almışken belki
de yazmam da vesile olmayacak benim kurtuluşuma ve asla firar edemeyeceğim
ruhumun mahzeninden.
Bir teferruat gibi algılarken çoğu
insan ve işte ben detaylarda boğulup bir o kadar detayda saklı mutlulukla el
sıkışırken…
Sen benim gardiyanımdın çünkü sana
layık bir evlat olmak adına bir savaş veriyorduk biz ve geride kalan ne ise
şeref madalyası olarak astım boynuma ve gizledim de bir o kadar kendimi
gizledim nihayetinde tapusunu sundum ruhumun tüm dünyaya çünkü bana ait tek şey
kalmıştı geride üstelik senden miras bu anlamda mirasına ve adına sahip
çıkmaktan ötesi yoktu benim için.
Sen tek sözcükte gizlisin, baba.
Ben ise gizemin ve mahremiyetin
çiğnendiği bir zamandan sana sesleniyorum ve sadece sözcükler uçuşuyor
gözlerimin önünde belki de birer kara nokta fakat ben gök kuşağını derliyorum
sihirli mizacından sözcüklerin ve renklerle coşup renklerle soluyorum hele ki
kalemin verdiği muhtırada sanıyorum ki ve sandım da kaderimi
değiştirebileceğimi.
İlla ki yanıldım, baba ve hatta sen
bile yanılttın beni o yüzden kırgınım ama kendime ve de kızgın sadece kendime
çünkü sadece kendime öykündüm baba ve bir öykü olmayı diledim ama bir şiir bile
olamadım.
Ne yazdımsa.
Neden yaşadımsa.
Ve hala umut edebilmeyi başarırken ve
işte ç/ağlayan gözlerim ve dualarım ve sözcüklerim.
İstifli ön yargılar.
İstisnasız anlamadan, dinlemeden
hüküm verenler ve hala şekillenmeye doymayan ruhum ve mizacım ve kalemim.
Yazarken yorulmuyorum ben ama
yorulduğumda yazıyorum ve sözcük israfı filan da değil kalemimin doğurgan ve
buyurgan edası.
Sözcükler kabristanında sen yatarken
ve ben şimdiden senin yolunu gözlerken.
Ve işte yitip giden o sözcük hele ki
şimdilerde acının ve imkansızlığın ve çaresizliğin kavurduğu bir göz altı ki
ben göz dahi atmıyorum bir başkasının hayatına ve asla da demiyorum ki: ’Neden
ben değil?’’
Bir kere çizilmiş bir çizgi bir kere
de sınır ihlali yapmayı m/eziyet bellemişken insanlar.
Öncemde olan ne varsa anımda
taşıdığım ve yarın mizaçlı bir ipek böceği asla kelebek mizaçlı olmayan bir
dünya özlemi belki de yazdıklarım ve yaşadıklarım kelebek mizaçlı anlık bir
mutluluğu yarına taşıma imkânımın olmadığı.
Ne yasama yetkim var ne de yürütme
ama yaşama hakkı bir kez tanınmış ki elimden geldiğinden de fazlasını yaptım ve
çarçur ettim hayatımı.
Sözcüklerim d/okunulmaz mı yoksa hele
ki bir kenara atılmış yırtık sayfalarda solan el yazım elbet mümkünatı yok
geçen zamanı geri getirmenin ki böyle bir talebim de yok asla sadece kalan
zamanımı yaşanır kılmak adına mücadelem belki de asla gerçekleşmeyecek bir
hayal.
Tahayyül ettiğim kadar rahatım ama
erişemediğim bir nokta var ki ne adını biliyorum ne de nerede olduğunu ve
hiçliğime vakıf hala bir isim koymaya çalışıyorum bu savuran esintiye ve artık
s/avunmuyorum da neden diye.
Varlığım sana asla fazlalık değildi,
baba fakat yaşadığım kadar da fazlalık göreceğim kendimi üstelik ne kadar
sessiz ve uyumlu olmaya çalışsam da biliyorum da insanların beni
kabullenemediğini.
Rahat ve huzurlu uyumanı diliyorum
bir gün o uykuya benim de huzurla dalacağım umuduyla lakin daha vakit var
yolumuzun yeniden kesişmesine ve lütfen rüyalarıma eşlik et, baba ve en azından
uykumdayken sahip çık kızına elbet Mevla’mdan sonra.
Seni seven kızın.
Rahat ve huzurlu uyumanı diliyorum bir gün o uykuya benim de huzurla dalacağım umuduyla lakin daha vakit var yolumuzun yeniden kesişmesine ve lütfen rüyalarıma eşlik et, baba ve en azından uykumdayken sahip çık kızına elbet Mevla’mdan sonra.
Seni seven kızın.
Ruhu şad mekanı cennet olsun arkadaşım sevgilerimle...
Amin
Çok sağ ol arkadaşım
Çok teşekkür ederim
Sevgimle