Yetimliğin teşrifi
Sedası yitik bir imge
Göğün kulunçlarında
Aşkı da refüze eden bir tebessüm
İçine açan mevsim ve çiçek
Toz bulutlarında saklı sefalet
Az sonra rücu edecek felaket
Ayak sesinde ninnilerin
Kâbusların da freni çekilecek.
Mağduriyetin tecelli ettiği her izlek
Kanaviçeler kanarken köstekli saatin
de
Unutulmuşluğuna sirayet edecek felek
Elbet maruzatı dillenen
Elbet aşkı dilenen melek
Közünde saklı ümit ve kâbus;
Eşref saatinde de uyanacak her bellek
Aşkın kayrasında seken yıldızlar gibi
Gecenin de nöbeti sonlanmadan
Refüze edilecek kör âşık.
‘’Ne olurdu benim de kelimelerim
olsaydı; bana ait bir cümle, bir düşünce olsaydı.’’
(Oğuz Atay)
İkram edilen yalnızlık elbette tevazu
yüklü bir tevafuk ve pekişen aksanında dingin cümlelerin, dün mizaçlı öyküler
derliyorum içimin de alfabesi iken şehir ışıklı şiirler.
Kandığım her sevgide saklıyım ve her
şerde dokunduğum bir hayır elbette asla hayır diyemediğim.
Düş meclisime kilit vuralı çok olmadı
ve dünyanın başına örülen çoraptan da haber aldığım koca bir yalan.
Uyuyan yılanın zehrine filan da talip
değildim hani ve göğün resmini çekiyordum her bakışımda takılı kalan pamuk
beyazı bulutlarda hâsıl olan bir kıvılcıma da işaret eden yüreğimin fermanı.
Ayıp ettim bir ömür elbette kendime
ve gizime sadıktım tıpkı Rabbime de sunduğum her beyanda sadece saflığımı
mazeret sundum ve yoklamada adımı okumayan şehir meclisine de nasıl kırgındım.
Komplimanlar taşlandı ve aklandı
kara.
Karanlığa şerh düşen her beyazda
aklımı yitirdim.
Yiten ömrün kaçta kaçıydı sahi ya da
kaçın kurası idi göz teması kurmaktan kaçındığım insanlar ve vuku bulan her
hadisede topa tutulan kimliğimin de ucunu yaktım ve ateş aldı bedenim lakin
hala soğuktum insanlara en çok da adımı kirleten ve adımlarımda yolsuz kalan
düşlerimi filan da takip etmeyi bıraktım bir gecede.
Solgun mehtabın alın yazısıydı sönük
ferinde yıldızların da yılgısı.
Kem gözlerden düşen payıma ve köhne
bir lahit.
Duraklarda yoktum.
Adımdan bitap düşen benliğime de
verdim veriştirdim.
Kiri ve kini ile ünlü yanılgılar
sokağında künyemi düşürdüm ve asla da itiraf etmedim kaybolduğumu.
Kayıpların piriydim.
Kandıkça sefaletim çoğaldı.
Azan insan ve nefsi uzağımda olsa da
işte olan olmuştu ve kurunun yanında yanan yaşa dönük yasımla bir yasa idim
sehven unutulduğum kadar da umut etmeyi terk ettiğim kışın soğuğuna gebe bir
bahar sabahı asla da içine sığamadım bedenimin.
Nahoş bir tadı vardı artık içtiğim
suyun.
Küfründen bol ne vardı lanetli
gölgelerin?
Melankolik ve yorgun hazanın da
dibini kürüyordum nihayetinde iflah olmayacağını da anladım kurmaya kalkıştığım
hayallerin ve beyitlerin gazabına uğradım aştığım bentlerde bir türkü tutturdum
bir nefeste sönen bir kerede küsen mizacım gibi sivrildikçe sivrildim sonra da
sinmeyi makul bildim ve sindim de içine saklandığım hücrede.
Tüm tüm yüreğimle teşekkür ederim
Gün seçkisini yürekten kutluyorum Gülüm hanım Yürek sesiniz daim olsun inşaallah baki selam ve dua ile Allaha emanet olun hayırlı günler
Çok çok teşekkür ederim deeğrli hocam
Allah razı olsun
Selam ve dua ile