
Bi̇r düşün yalancisiyim, sevgi̇li̇ kafka
Küçümsenen bir kimliğin manifestosu
ve sözcük ırkında tüm duygular ve kelimeler bir o kadar asilken.
Yalnızlığına gıpta ediyorum, sevgili
Kafka belki de dönüşüm geçiren ruhumu tuzlayıp da saklayacağım ömrümün sonuna
kadar ve buz kırıntılarında kaymak gibi yazı yazmak en azından düştün mü ayağa
kalkmanın olası olduğu.
Bir düşün yalancısıyım, sevgili Kafka
çünkü somut hiçbir gerçek düşleri yaşanır kılmıyor varsa yoksa tek gerçek elbet
gerekçeleri ile hayatın sunumu bazen seni yerin dibine batırdığı oysaki yerçekimi
kanununa yenik düşmenin vesilesi ile ağaçtan yere düşen elmayla özleşiyorum ve
o elmayı dişlemek gibisi de yok en çok da kendine zarar verirken insan.
Muğlak olan çok şey var anlatmak
yerine unutmaya çalıştığım belki de aşılası dağlar tepeler oysaki bir göle
öykünüyorum son zamanlarda: ne deniz olmak istiyorum ne de adam boyu bir
dalgada yüzmek elbet ısrarla yaşarken o gölün suyunun bir gün tamamen
kuruyacağını da biliyorum.
Sevmek için sebeplerin var, sevgili
Kafka en çok da kendini sevmek adına ve işte düşeş geldi kolaysa yerden kalk ve
son bir hamle ile savur alt belleğindeki elbet zar tutmadığından da emin
olmalıyım kalemin ve yanlış yapma hakkım doğduğum ilk gün elimden alınmışken
yanlış addedilen ne varsa ismimin başına ekleniyor, sevgili Kafka.
Sözcükler depara kalkıyor bazen.
Ne gam ne gam ne zamanki sürtüşsem
kendimle.
Yansıması ne ola ki geride kalan
zamanın üstelik her gün de birbirinin aynı iken ve işte ayrı düştüğüm insan
ırkı en çok kötülüğün mubah olduğu soytarı gölgeler ve düşlerinde saklı iken
bilinmeze duydukları isyan.
İsyankâr olma ihtimalim dahi yok en
çok da Allah’tan korkarım ben.
Bu yüzden sevgimi daha da tepeye
taşıyacak bu duygu beni kendinden emin kılıyor elbet sıkıntıları da r/eşit
b/ellediğim.
İki gündür kâbuslara uyanıyorum ve
tam da:
‘’İyi ki uyanmışım’’ derken kendime
nazar ettiğim ve gündüz çoktan imtiyaz sahibi ve sayısız da imla hatası ile
doluyken hayat kimi zaman kanat açıp sonsuzluğa uçmak istiyorum yuvamı terk
edip ama yeltenmiyorum bile çünkü suçsuz olduğumu ispatlayacağım çevremdeki
insanlara gerçi buna gücüm yeter mi yetmez mi, bilinmez ama…
Kanaviçe yollar aslında köstebek
yuvası ve içinde yaşayan sırlar ve mevsimin albenisi ile tükenmişliğin de
raconu iken hüzün tam da mevsime yaraşır bir duygu furyası sadece zaman aşımına
uğrayan çok şey var.
Beden yaşım.
Kalp yaşım.
Kalp gözüm.
Ne ilintili ne de birbirinden
bağımsız üstelik özgürlük bazılarının tekelinde iken kundaklanan günü de
görmezden geliyorum ve içimdeki çocuğun daha ağlamasına dayanmıyor içim.
Susturamıyorum lakin belki de yazarın
dediği gibi:
‘’Sadece içimde susmak istemeyen bir
ses olduğu için yazıyorum.’’
Kıblem aşk.
Kabrim de.
Küllerimden doğduğum her yeni
başlangıç ve zamanın da çok izafi olduğu ve duyguların kayganlığı ve işte hüzün
hırkamı üstüme geçirip ilikliyorum düğmelerini ve sıcak bir havada bile üşümemi
engelleyemiyorum.
Ve yine aynı şey oluyor çünkü
yazacağım birileri ya da yaşanması olası bir duygunun aslında bir hayalden
ibaret olduğunu biliyorum tıpkı benim de bir hayal mahsulü olmam gibi.
Olduramadığım çok şey var bir insan
olmanın aciz varlığı ile dualara kenetlendiğim ve işte Rabbimin emrini
bekliyorum ve artık ne zaman gün ışığına kavuşacaksam kuyuda saklı kaldığım
onlarca yılın hesabını da bilfiil kendime sorduğum ve hız kesmeyen bir duyum
refleksi bazen duymazdan ve görmezden geldiğim ama kimi zaman da gözümün içine
baka baka kendi yokluklarını gizleyen ve bana bir hiç olduğum düşüncesini kabul
ettirmek isteyenler.
Zamanın tek faydası var: o da
yerleşik düzende yazdıklarımla seslenebildiğim insanlar bir o kadar seninle
aynı ipte yürüdüğümüzü düşündüğüm ve ne yazık ki senin de bundan kolay kolaya
haberdar olamayacağın düşüncesi ile içime akıtıyorum her şeyi ve bazen
aksayabiliyor da rotam ve aksanlı bir ses diliyorum kalemin suskunluğuna rest
çeken.
Aslında uzun bir zaman diliminde
hayatı bölmek saatlere ve günlere ve gecelere ve elbet zaman mefhumu an gelip
anlamını yitiriyor ve hafta sonunda olsam bile kendimi tıpkı yeni yılın ilk
gününde gibi hissediyorum belki de hayatın en başında ve çömez varlığımla
elimde kâğıt kalem hayatın resmini çektiğim ve de oturduğum en ön sıra.
‘’Geliş, gözüküş, öfkeli ayrılış.’’
Elbette senin de kast ettiğin bir
öfkenin sorumlusu değilim bilakis kendime duyduğum öfke ve kızgınlık ve işte
terk edip de gidemiyorum içimdeki çocuktan ve her nasıl oluyorsa yaşıtlarım
gibi değilim belki de içimde sönmek bilmeyen ateşe dış dünyanın daha da çok
benzin dökük yaktıkları kelimelerim.
Vurdumduymaz olmadığım için belki de
bu ertelediğim hayattan vazgeçiş elbet kibar bir dille uyarsam da hataların
neye denk düştüğünü doğrulardan da alıp ağzımın payını…
Milenyum trenindeki kaçak yolcuyum,
sevgili Kafka bu yüzden sürekli kondüktörden kaçıyorum ve kaçırıyorum
gözlerimi.
Oysaki an itibari ile okyanusun tam
da ortasında terk edilmiş bir gemi olmalıydım ve işte can yeleğim asla
vazgeçmediğim duygularım kimi zaman hüzün genelde çaresizlik ve kalemimle
denizin dalgaları arasında raks ettiğim.
Camlar buğulandı, sevgili Kafka.
Ama uyku denen mefhum henüz benim
dolaylarıma rücu etmedi.
Elbet ıssızlığın ortasında yaşayan
bir derviş gibi sürüklerken heybemi toz toprağın içinde en azından biliyorum ki
ellerimi yıkadım mı ne tozdan ne topraktan eser kalacak bir o kadar da üstümden
atamadığım ölü toprağı ve işte içinde yeşillenen bilmem kaç kelimeye denk düşen
tutanaklarım bir de tutuklusu iken bilinmezin.
Öznemde saklısın, Kafka.
Aslında sen de yokluğun ta içinde
keyif yapıyorsun ve mezar taşında sürekli kalemin bir şeyler yazıyor ve ne
zamanki yolum sana düşse ben de rötuşluyorum yazılanları ve ne hikmetse feyiz
alıyorum her yazdığın kelimeden.
Sadece edebiyattan ibaret olmak senin
de vurguladığına bir o kadar kani iken biliyorum ki edebiyatı da yaşanır ve
yazılır kılan duygulardır en çok da mutsuzluğuna vesile olan insanlar ve işte
bu yüzden değer verdiğim onca insan adına ayakta kalmak ve başımı dik tutmak
zorundayım peşimi bırakmayan kalemin de gözyaşlarını dindirmek adına üstüm
başım mürekkebe bulanmışken en azından zararsız varlığımla zarar görmekten
mustarip sevdiğim ve değer verdiğim insanlara sıkı sıkı sarılırken.
Kim bilir ne zaman görüşeceğiz
seninle yeniden?
O zamana kadar biliyorum de o gül
fidesinin sana güzellikler ve huzur getireceğini hani olur da…
Çok çok teşekkür ederim
Maşallah şairem yazılarınla çağdaş KAFKA sın sen de Flesefi derinliği olan harika bir yazıydı kutladım çokça.
selam ve sevgiyle .
Değerli şairem, çok sevgili arkadaşım güzel yüreğiniz dert görmesin.
Çok çok teşekkür ediyoruö.
Sevgiler, selamlar yürek dolusu
Güne düşen yazısı için kardeşimi tebrikler ediyorum yeniden okumak adına,selamlarımla.
Çok teşekkür ederim kıymetli ağabeyim.
Var olun sizler.
Sonsuz selamlarımla
"Sadece edebiyattan ibaret olmak senin de vurguladığına bir o kadar kani iken biliyorum ki edebiyatı da yaşanır ve yazılır kılan duygulardır en çok da mutsuzluğuna vesile olan insanlar ve işte bu yüzden değer verdiğim onca insan adına ayakta kalmak ve başımı dik tutmak zorundayım peşimi bırakmayan kalemin de gözyaşlarını dindirmek adına üstüm başım mürekkebe bulanmışken en azından zararsız varlığımla zarar görmekten mustarip sevdiğim ve değer verdiğim insanlara sıkı sıkı sarılırken.""
Duyguları ifade ettirmek geçerli kılmak yaşatmak anlatmak bu olsa gerek,hayran kaldım kardeşim yazmana duygularını ifade etmene bize yansıtmana hayranım kardeşim,emeğine gönlüne sağlık bu yazmak aşk sevmek hiç eksik olmasın ve hap bize yansısın kardeşim,gör kaç kere daha okuyacağım özümsemek adına,selamlarımla kardeşim
Güzel gören yine sizlerin güzel yüreği, ağabeyim. Duygular çağıl çağıl sevgisiz de geçmezken ve insanın düşkünlüğü sevgiye ve kocaman bir hayal dünyası yine güzel yüreklerin eşliğinde değer kazanan cümleler ki sizler sayesinde can buluyor her biri yoksa ne anlamı kalırdı yazdıklarımın? Ömrünüz çok olsun ağabeyim. Elimden ve yüreğimden gelen coşkuyu katık yaptım mı kaleme sözcüklerle olan yolculuğumda hayatı yaşanır kılmak bir ölçüde. Çok sağ olun İnşallah ağabeyim ve hep beraber İnşallah. Allah razı olsun Sonsuz selamlarımla engin yüreğinize değerli ağabeyim