Bize Sımsıkı Sarılan Bir “Vefamız” Vardı, Bozacıya Mı Kaçtı Acaba?

Yitirdiğimiz var olan bize sımsıkı
sarılan bir “vefa”mız vardı, bozacıya mı kaçtı acaba? Gecenin bir yarısında görünmek
geri dönmek için ortaya çıkmak isterken, karanlıklarda kayboluyor acaba gerisin
geriye dönemiyor mu? Oysa her hâlükârda nasıl dönerse dönsün zaten kapımız açık
ona, lakin bir türlü dönemiyor yolu kaybediyor, bozacının peşinden gidiyor!
Bizler neden aramıyoruz ki? Yitirdiğimiz bir hazine iken, neden sahip çıkmıyoruz?
Cebimizde duran 5 TL’ye sahip çıkarken! Anlamış değilim anladıysam zenci
olayım!
İçgüdüsel olaraktan’dan mı da
düşünenimiz yok ki az sesli düşünsün de sesi âlemi kaplasın, kaybettiğimizi
vefanın kayıp olduğunu duysun, demek ki yokmiş! Yoksa yoktur, varda biz mi kaybettik
desem ayıp olacak. Vakti zamanında vardı, şimdi yok. Şimdi gönlümüzü semtimizi
kurumuş çiçeklerin solmuş kokusu sarmış, çiçekler çiçek gibi kokmuyor, insanlar
gülümseyen gözlerle de bakmıyor! Arayarak en kısa zamanda bulunması gerekir.
Oysa
bilinçsizce davranmak bizi böyle yaralayacaksa her daim, yaşama alanımıza renk
katan, gönlümüzde içgüdüsüne denk bir şevkle bizi yakınlaştıran bu “Vefa’yı
bulmalı gönlünü almalıyız. Bazı tanımlamalar, bununla güzelleşirken şimdi çirkin
olanı da silmeliyiz. Ruhlarımız bununla beslenir ve birbirini tanırken, şimdilerde
yalnız kalmamızın sebebi ortaya çıkmış oldu hemen harekete geçmeliyiz, sizler
ne dersiniz acaba?
Bir mezarın başında bir gül açmış
ise o mezarda yatan muhakkak ki vefalı birisidir benzetmesi umarım yanlış anlaşılmaz
tabiri caiz ise… Vefa, devamlı kaynak bir pınar olarak bulduğumuz yolunu
açtığımız, susadıkça suyundan içerek, susuzluğumuzu giderdiğimiz bir pınardır
haydi sahip çıkalım, selamlarımla.
Mehmet Aluç