
Bu yüzdendi̇r üç noktali yazilarim ve şi̇i̇rleri̇m
İçimde dikili duvarların arasında
bağdaş kurmuş ve kulaklarını kapatmış bir çocuk çığlığı asılı kalmış sanki
mevsimi gelmeden dalından kopmak isteyen ham bir meyve gibi gölgelerin
taarruzunda dik başlı bir esintiyi hücrelerine çeken.
Çekincelerim var artık ve son
zamanların da beni artık sınıra taşıdığı hani az biraz yürüsem öbür tarafa
geçeceğim ve her şey sona erecek gerçi başlayan bir şey var mı yok mu
tartışılır ama…
Kem küm etmeden yoluma devam etmek
istiyorum tabii ki yol denirse önümde uzanan karanlığa.
Göz bebeklerim yuvalarından fırlıyor
adeta maruz kaldığım o güçlü ışık göz kapaklarımı deliyor ve misafiri olduğum
dünyada neden iyi ağırlanmadığımı düşünüyorum son zamanlarda. Elbet düşüncelerime
eşlik eden kimse yok ve aklımın koridorlarında bir kapı arıyorum:
Ya, içeri dalacağım bir kapı.
Ya da ruhumun firar edeceği.
Bedenimin hiçbir önemi yok zaten bir ömür bedenime ettiğim işkence ertesi
ruhumu da yaralamanın verdiği o hicapla…
A, evet, bir de meşhur beyin
kapasitem gerçi hayatımın ilk yarısında oldukça geri zekâlı olduğuma kani olup
diğer yandan edindiğim diplomalara ve takdir belgelerine de inanılmaz gözlerle
bakarken…
Ve hayatımın ikinci yarısında asılı
kaldığım onca akademik kariyer planı. Ansızın üstün zekâlı bir fani olduğumu
öğrenip gerekli makamlar da tescillemişken zekâ kapasitemi.
İnanılmaz gözlerle bölüm başkanının
yanına gidip de sonuçları yeniden gözden geçirmesi gerektiğini beyan edip
itiraz edildiğim:
-150 kişilik sınıfta en yüksek IQ
ölçümü hem senin bir de gelmiş şüphe ettiğini söylüyorsun sonuçtan.
-Olacak iş değil ki hocam. Bir
haftanın uykusuzluğu ve tüm iş yorgunluğu ile hayal meyal işaretlediğimi
hatırlıyorum soru ve şıklarını.
Gözümden önünden gitmeyen o devasa
amfi ve ben diklenirken bölüm başkanına:
-O zaman iyice bir uyku çek de alalım
seni sınava.
Sözcüklerin albenisi kulağa çok hoş
geliyor, değil mi?
Aklı hala okul kampüsünde sek sek oynayan
hayta bir çocuk mu yoksa saklı hali hazırda?
Latife yapmayı isterdim hani ama hiç
de şikâyetçi değilim artık kendimden ve ne kadar yaş da yas da alsam hala
muhafaza ediyorum o çocuksu ve neşeli yanımı. Sanırım çocuk kalmama sebebiyet
veren temel etkendir bana en çok yakışan ve öğrenci formamı hala saklı tuttuğum
bu yüzden asla topuklu ayakkabı ile yürümeyi beceremezken bazen bir tay gibi
dağ tepe aşma isteğim.
Ki çok da olası bir yerlere tırmanıp
inmem en çok da ruhumla tavaf etmek hayatı bu yüzden dünyevi nimetlerle aram
asla iyi olmadı gerçi bir ara bayağı süsüme düşkündüm ama…
İdareten sürdüğüm azıcık makyaj ve
saçımın renk tonlamasında boyamayı tasvip etmediğim işin yoksa her hafta gelen
o boyama faslı ile uğraş.
Mekanik adımlarımı kaybettim belki
de.
Hele ki o koşturmaca içinde
kaybolduğum bazen yolumu kaybettiğim bitimsiz tempom.
Cildime uğrayan güneş ışığı en çok
gözlerimde büyüyen bir güneş bazen mehtabın yenilgisi ile bir yıldız olmanın
keyfini sürdüğüm.
Zekâ ölçümleri ve bazal metabolizmamı
hesaplama kabiliyetimle bayağı fark yarattığım söyleyebilirim elbette hayatım
farklı evrelerinde farklı özelliklerle kuşattığım zihnim ve bedenim.
Aklımın rotası ise değişkenlik
gösteriyor on yıllık aralıklarla.
Mezuniyet sonrası ilk on yılım özel
sektörde.
İkinci on yılım akademik unvan
peşinde ve eğitim sektörün geçerken ansızın tahliye olduğum dünya ve kendi
dünyama kapanıp oldukça uzun bir zaman hayattan kendimi tecrit ettiğim ki
bayağı meşgaleler edinmiştim hani özellikle beni hem fiziksel hem psikolojik
yönden zora sokan ve hayata başka gözlerle baktığım.
Ölümle restleştiğim.
Rabbimle olan münasebetim.
Akla zarar olduğumu henüz kestiremediğim
bir süreçti ta ki dış mihraklar teyakkuza geçene kadar.
Adını dahi bilmediğim insanlar ve de
ne sebeple bana taarruz ettiklerini kestiremezken üstüne üstük yerimden
yurdumdan olduğum…
Karışık bir süreçti henüz kimlik
derdimi çözümleyip kendimi de bir yerlere oturtamadığım ve çok da yanlış
düşüncelere kapıldığım yıllar ki…
Özgür addedilen bir yaşantım vardı
sözüm ona yine de iki ev arasında mekik dokuduğum derken bir piyon taşı olarak
sonsuzluğa kadar uğurlandığım bir ev ve kendimi çok farklı bir konumda
bulduğum.
Hayatı rayına oturtmak ne ola ki?
Şu modern üçlü mü?
Okul, kariyer ve medeni hal.
Neyin neye denk düştüğü beni asla
ilgilendirmedi işte çünkü ben baştan kabullenmiştim kaderin bana biçtiği rolü
gelin görün ki aralıksız hesap vermekle görevliydim kimse halim hatırımı soran
ve arkasından sürüklendiğim o dehliz:
-Çalışıyor musun?
-Medeni durumun?
Benim bile umurumda olmazken neyle
iştigal ettiğim ve ben çoktan kendi yolumu kendimce çizmişken…
Aslında son bir nokta koymayı da
aklıma iyice yerleştirmişken.
Son neye denk düşüyorsa artık
gözünüzde.
Son bir atak mı?
Son bir hamle mi?
Her şeyin alt üst olduğu ve ben
ailenin kız çocuğu iken ailem benim her şey olmuşken bir anda.
Süreç ilerlerken tanıştığım farklı
bir dünya üstelik bihaber olduğum ve işte edindiğim modem ve bir kez da müdahil
oldum mu sanal ortama ve amacım yokken ve ansızın bir amaç zembille inmişken ve
kendimi yazarken bulduğum ve sonum gelmeden çoktan nokta koymuşken o olası sona.
Son.
Ölüm mü?
Bitiş mi?
Döngünün ve eksenin kırıldığı mı?
Oysaki yaşınız genç ve kolunuzda
birkaç altın bilezik varken ve buna rağmen bir işin ucundan tutmaktan çoktan
vazgeçip hatta ve hatta nefes almak bile size anlamsız gelirken…
Bu yüzdendir üç noktalı yazılarım ve
şiirlerim ve söylemlerim ve başlıklarım sanki sanki…
O üç noktayı ekledim mi cümlenin
sonuna hayatım da asla sonlanmayacakmışçasına.
Soru sormaktan da feragat ettim hem
yine de sorulacak soruları cevaplandırmak adına bir beklentiye girdim sayılır
gerçi fazla da hazır hissetmiyorum kendimi ama.
En azından bağışıklık sistemime
riayet edip kendimle ve hayatla iyi bir iletişim kurmak adına bir şeyler
yapmaya kendimi mecbur hissederken üstelik bayağı da geç kalmışken.
Bir nokta bitiştir.
Üç nokta ise hayallerin ve umudun var
olduğuna dair bir işaret iken hele ki tüm hayatım bir çuval dolusu nokta ve
anlamsız ve de gereksiz nerede ise yüzlerce sondan ibaret iken.
Çok görmeyiniz hani bana ufkun
çağrısını ve adımı seslendiren bir şarkı gibi salındığım şu gök kubbede
notalara ve sözcüklere düşkünlüğümle kendimle yeni barışmanın verdiği o coşkulu
haletiruhiyeyi de…
Sevgilerimle…
Çok çok teşekkür ederim