Cam
Değil Can Kırıklıkları!

Etrafımıza
şöyle bir bakarsak her yer can kırıklıklarıyla dolu bilmem görebiliyor musunuz?
Bir hoşça kal demeyi beceremeyenlerin çöplüğünde haliyle can kırıklıkları çok
olur! Kalbimize yakışacak bir hoş görüden uzak yaşamak nasıl zevk veriyor bize
bunu da ben anlamış değilim! Estirdiğimiz fırtınalar bizi yerlerde sürükleyerek
başka diyarlara uçurturken bunun nasıl farkına varamıyoruz bende sizler gibi
şaşkınım!
Bir
ömür kalbimizde bu ayrılıkların batan can kırıklıkları batarken bağırmamak için
kendimizi zincirleyerek hissetmeden nasıl çaba sarf ediyoruz ki derken bu
çabanın onda birini ayrılıkların acısını görerek çaba sarf ederek bu
ayrılıklara neden izin vermek için çaba sarf etmiyoruz bunu da anlamıyorum!
Sizler gibi şaşkınım!
Elimizi
gönlümüzü yakan bir kor bu hem de ateşten bir kor!
Mevsimler
gelip geçerken bizden bir şeyleri alıp götürürken, bizler kıymetsiz
varlığımızla intihar mı ediyoruz? Harakiri mi yapıyoruz? Çözmek çok zor!
Ezilirken
ben ezilenlerin suskun feryadı altında kalıyorum, uzatıyorum elimi tutan yok, herkes
altında kalmış benim gibi!
Kahraman
süvariler koşarken zulmü yıkmak için, biz o kahraman süvarileri benciliğimizin
altında bırakarak sanki canlı canlı mezarlara gömmüşüz de, bizi kurtaracak bir
kahraman kalmamış bu yeryüzünde!
Gözlerim
ufka bakarken bir gelen var mı diyerekten, gelenler var lakin hepsi
bencilliğimizin bataklığına düşerek boğulmamak için çaba sarf ederken, üzerine
basarak yürüyenlerin ağırlığından beraberce boğulduklarına şahit oluyorum! Bu
bir kâbus mu? Karabasan mı? Istırap mı bilemiyorum!
Mehmet
Aluç