
Dağina göre kar
Sözcük cumhuriyetinde yolum düşmüşken
içimdeki yetim hazneme belki de kırağı çalan bir coğrafyanın çocuğuyum ve asla
yüksünmemek adına yarınlardan ben yazarak bir düş g/örüyorum.
Sancılandığım günün geceye teslimi ve
nöbete kaldığım boş sayfa elbette yürek iklimimde meyleden hangi duyguysa az
sonra içimdeki boşluğu tahliye edip bir redife bazense bir alıntı sevgiye
düşmüşken yolum.
Sevdalı nazireler ve düş güdümlü
yüreğim tıpkı mehtabın ç/ağrısında ben selamlarken sönük yıldızları ne de olsa
görmek istediğim bir şölen içimin telaşı ile öreceğim satırlar.
Muhatabı olduğum olmadığım nice
rüyanın hayali ile kıvranıyorum gün boyu ve adresime ulaşan imkânsızlıkla ve
yalnızlıkla içli dışlıyken sefere çıkan bir gemi kaptanı gibi dümeni de
kırıyorum yazılmaya dair ne varsa kuyumdaki soğuğa dokunuyor ellerim belki de
bir ömür içine tıkıldığım kuyudan firar etmek adına sarılıyorum kaleme.
Muhalif bir düş olsa bile
gözlemlediğim.
Mundar bir kinaye olsa da kulağıma
çalınan.
Ve devasa evrenden tekabül ettiğim edeceğim
satırlar az sonranın minvalinde şükre ve sabra doymadan yüklendikçe
yükleniyorum acıları ve içimdeki açıları da noksan kılıp kocaman bir çan eğrisi
peyda oluyor yüreğimin eklemlerinde.
Geniş mezhepli gölgelerden uzağım
madem…
Mateme ve yalnızlığa da nasıl ki
yakın…
Azat ettiğim hurafeler ve kırmaktan
yorgun düştüğüm milyonlarca zincir belki bir külfet olarak addedilen düş
çukurumda ava çıktığım en çok da kötüye avlanmamak adına iyilikler ve
güzellikler temenni ederken Rabbimden.
Makûs talihin de ibaresi elbette
içine düştüğüm aşk.
Aş eren cümlelerim iç geçirirken ve
sevdalı kalemim bana göz kırparken ve içmeye doyamadığım iksirde şakıyan
yüreğim ve hayatın da tecellisi iken kıyama durduğum her gecede aslında bir
ömrün özetini geçmeden geçmezken zaman.
Ayyuka çıkan fısıltılardan uzağım ne
de olsa önüme b/akıyorum ve aknesi olan olmayan tüm kötülüklerden Rabbim beni
azat etmişken yüreğimi kundaklayan tüm acılara şükür yüklüyorum.
Dağına göre kar veren yüce Yaratan ve
maruzatlarımı sonlandırıp içine düştüğüm çıkmazdan ansızın firar ettiğim.
Bir coşku iken tavan yapan.
Bir tevazu iken rahmetin izdüşümünde
mevsimin feri hala alev alev yanarken.
Andığım kadar mazimi.
Andığım kadar Rabbimi.
Ve eklem yerleri acıyor işte
hayallerimin ne de olsa düş kurmaktan yana taviz vermiyorum ve örtülü ödenek
misali üstünü kapattığım bir çukura tevazu ve sevgi ekiyorum.
Çekim gücüne aşkın yenik düşüp de.
Sevecen iklimde sessizce açıp
çoğaldığım ve günceme kattığım nice duygu elbette kasnağı ve taslağı duyumsuz seyrinde
gözaltında bulunan nice düşüncenin de kıblesine serildiğim bir coşku ile
yakamozların kulağını çınlatırken.
Erdemli olmanın maliyeti belki de
yalnızlığın dokunulmazlığı ve süt liman olmasını temenni etsem de döngünün azat
edilmiyorum işte karmaşadan ve kargaşadan.
Bir denklemde kaç bilinmez varsa ve
kaç bilinmeze tekabül eden bir o kadar denklem sayesinde bilinenlere rağbet
edeceğimiz bir çözelti ve bir çözüm elbette doyumsuz sevginin nazarında açan
yürekten sarkıttığım ipe sarılan ve tırmanan kelimeler ne de olsa az sonra
dolduracağım o boş sayfanın tamamını ve ziyan ettiğim koca ömrün de acısını
çıkaracağım.
Yetim mizacında imlerin.
Babasızlığın cefasında anneme ve tüm
sevdiklerime dört elle sarıldığım.
Bir yetim kundakta viyaklayan cümleler
gibi az sonra çıkacak gök kuşağını ihbar ederken içimdeki yıldızlı ve yaldızlı
geceye ben iklim mağduru bir gözyaşı olmanın verdiği rehavetle gülümsemeyi vaat
eden Rabbime koşma arzusuyla sevgiye dönük yüzünde kelamın ve kalemin adeta bir
Don Juan yaratıyorum elbette yüreğimin efendisi iken bitimsiz aşkıma şarkılar
söylediğim; şiirler derlediğim ve çıt kırıldım mizacımı yok sayıp cafcaflı
söylemleri de geride bırakıp içim titrerken ve sesimde saklı bir coşku ile
sonlanan acıların yıldönümünü kutlamak adına.
Kanıksadığım bir düşüş addedilen kimi
zaman…
Küllerimden doğmama sadece Yaratan
izin verirken…
Ve bir fetva elbette düş çukurumda
İlahi rüzgârın eşliğinde seyrüseferinde kıblemin ve bir sefahat bir sadakat bir
serenat adeta çağrısını duyup da koşageldiğim.
Muğlak bir soru zarfına yenik düşüp
de en pozitif ses tonuyla köhne mazinin kemikleri sızlamasın diye günümü ve
yarınımı kıymete bindiren hayallerim ve umut teknem.
Yüklemler nasıl ki yorgun ve nasıl ki
gizli özneler telaşlı ve vakur ve minnet etmeden karanlığa ve gölgelere ben
mütemadiyen izini sürerken yarım kalmışlığın da muskası iken adeta yazmaya
dönük şiirlerimde surlara serdiğim sırlarıma sahip çıkan gecede en aykırı
ültimatom işte yüreğin kalemle olan seferberliği.
Bir tanı.
Hayır, hayır, bu, sadece bir tını.
Yoksa tamlaması olmayan bir tümleç mi
elbette tamlanan sefil yüreğim ve coşkumu dindiremediğim kadar hayata dört elle
sarılmanın verdiği o özgüven duygusu bir de sirayet eden sevginin yılmak
bilmeyen mücadelesine elbette Rabbim ve sevgili okuyucular iken tanık.
Altını çizmekse günün en safir
duygum.
Yürek ikliminde kâh hazan kâh bahar.
Bir ümit tayfası elbette imlecin
hummalı çalışmasında ben peşine düşmüşken kalemin.
Dillenen maruzatım.
Ve Allah katında sevdalı bir müzmin
coşku ki İlahi Aşka vakıf olmanın verdiği huzurla yaşar ve de yazarken.
Defolu iklimde kanadı kırık bir
göçmen kuş çoktan sürüsünden ayrı düşmüş ve ben ona yüreğimde bir yuva tahsis
ederken kelimelerden yaptığım bir çatı belki de asla akmayan ve akasya
ağaçlarının gölgesine serildiğim kadar çınar ağacı iken yüreğimin ikliminde bir
koşu sevdiğim insanlar ve ikbalimde aşkın ve de umudun dokunulmazlığı.
Bir hicivse gün.
Bir ayrıntı ise gece.
Genel geçer kurallarda ömre eşlik
eden.
Sür-git yüreğin akımına kapılan
sevdalı sözcükler ve hoşluk yandaşı iken boşluğa serildiğim kadar boşa
harcadığım ömrü de telafi etmek adına yazmadan geçmeyen günümü lanetli bir efkâr
bellediğim.
Bir ummanda bir damla isem.
Bir aşkın da en coşkulu taraftarı
elbet âşık sıfatıma giydirdiğim mintan kalemin vakur gölgesine üşüşen sevdalı
kuşlar aslında içimdeki yalnızlığı gagalarken muhatabım olan sevdalı yürekler
ve sevdiğim kadar mutluluğa ve huzura ermişliğim.
Gölgemde bir fanus.
O fanusun içinde giz.
Gizin de içinde saklı iken yüreğim.
Belki de yazarın s/avunduğu üzere:
‘’Belleğim hazine sandığım. Onu
kaybetmekten korkuyorum. Ölünceye kadar sözcüklerle sevişmek, bir bölümden
ötekine atlamakta zorlandığım eşiklerle boğuşmak ve kahramanlarımı sonsuza
kadar rüyalarımda görmek istiyorum.’’
Sarmalında nice giz ve sancağı asılı
sevecen kalem aşkla atan nabzım aslında hayatın ve edebiyatın nabzını tutarken,
yâd ettiğim her güzellik adına bana yarenlik eden bu nimete şükürler olsun
üstelik azığa aldığım gemide kalan son yolcu iken şimdi gemimi terk etmediğim
için nasıl da mutluyum hele ki sağdıcım olan umut ve inançla hemhal hayatın da
meali iken özümsediğim her izlek ve saklı kehanetle sırrına erdiğim hayatın
tasasından kısa süreliğine de uzak kalmak adına can bulan sözcüklerim ve
bitimsiz serenadı öykündüğüm ne varsa yazarak ve severek nail olduğum…