
Hangi̇ mevsi̇mdi̇m ben
Düşük cümlelerin hasretiydi dokunmak
en tepeye dokumak aşkla dönenmek bir semazen tutkusuyla.
Ve ihya edilesi ömrün de tutarsız
aşkıydı içre kazıdığı dışın münasebeti yokken içe dönük iklimde tevazu
yüklenmiş güneşin de ilk ve son sözüydü yüzünden yansıyan o sarı ışık ve işte
aşka tutulan bir rüzgârdım ben:
Tenimde yangın.
Tinimde dolunay.
Ve bilemedim asla bilemedim: hangi
mevsimdim ben?
Vücut bulan duygulardı: kâh şiire
dönüşen yangınım…
Kâh yazdığım hikâyeler ve yastık altı
yaptığım…
Hazana düşkündüm bir de aşka bir de
acıya ve sözcüklerle diktim ben yaralarımı ve sökün eden nice imge ve işte
örtündüğüm…
Altında saklıydım mevsimin ve tenimin
ve yorgunluğumun katlarında saklıydı ay ışığı.
Ne güneştim ne yıldız.
Ne kalabalıktım ne de yalnız.
Titreyen bir ninniydim ve düş
kuvözünde büyüttüğüm çocukluğum ve misafir duygularım elbet yatıya gelendi gece
elbet kaskatı kaldığım değil çözüldüğüm idi tek gerçek belki de asla çözülmeyen
bir denklemin de muadili iken içimdeki gevrek ve de titrek ses…
Nazarında cihanın nezdinde evrenin
lakayt olmayan kimse illa ki hüzün duvağında neşreden acılar ve sevdiğim kadar
da vardı içimdeki çözülmez lehçeyi ve beni tek dinleyen ve anlayan İlahi
Sırdaşım indinde sessizliğin ses ve söz etmeden tek anlaştığım O İlahi Beste.
Rengim yoktu.
Mevsimsizdim.
Özentisiz.
Öznesiz.
Özlemsiz.
Şerh düştüğüm sancağım ve sürdüğüm
saltanatım çünkü sağanağın ta kendisi idim sadece içime yağan sadece dışa dönük
bir hayatın meali iken kimsesizliğimle payidar kıldığım iç sesim…
Sözcükler eksenim ve şiarım ve
yetimliğimde saklıydı o dinmek bilmeyen rüzgâr.
Aşksa sadece ritim bozukluğu idi
yüreğin en çok aşka düşkün en çok da aşktan ırak ve nazarında insanların mecazi
bir firardı benimki kendimden yüksündüğüm yine de için için dirildiğim ve mezar
sessizliğinde bir yolculuk dilerken gürültünün ve izdihamın asla sonlanmadığı
bensiz bir düzenin varlığını da sindiremediğim.
Sinemde saklıydı mevsim.
Mevsimde saklıydı benliğim.
Gölgeme kızandım gölgesiz bir yolu
adımlayan…
Şaire öykündüm bir an ve içimi
tırmaladı sözcükler ve düşündüm uzun uzun…
‘’… gözyaşlarımla o makbere girdim de
çağladım elden giden o dostları andım birer birer
… bilmez ki nerdeler? diye sordumdu
onları derhal o makbere dedi:
… bilmem ki nerdeler?’’(Alıntı)
Zemherilerden kaçarken yakalandığım
bu sağanak ve aşkın inhisarında içimden sökün eden o gaipten gelen ses ve ışık…
Resmi yırtılmışken mazinin ve
tebessümler ektiğim dostların bende bıraktığı karanlıktı hele ki şiir diye
düştüğüm yol ki bir ömrü de şiir bellediğim artık yadsımadığım bir firardı.
Kendimden kaçtığım belki de kendime
koştuğum.
Sözcükler heybemde aşk ise küfemde ve
yalnızlık yazıyordu kimliğimde.
Bir düşün tanrısıydı şiir aslında
içimdeki matemin de ön sözü idi masallar.
Merdiven altı dünde kalan dostların
imalat hatasında saklıydı benim yanılgılarım ve yenilgilerim çünkü sevgi ile
örmüştüm ben her bir dost yeleğini ve sırtıma nasıl da coşkuyla geçirmiştim bir
dostun varlığı değil miydi insanın içini ve dışını ısıtan…
Bir dostun da ihaneti soğukların en
soğuğunda yüreğin ve dişlerin titrerken hazanlara dönüşen baharın kıvrımlarında
dostane bir sohbetin yerine de bir şey koyamazken insan…
Lahzamda sevgi.
İçimde hasret.
Yönergemse; sevmemi ve inanmamı
buyuran ve işte yasama yürütme ve sonrasında darağacında sallandırıldığım çünkü
içimi ve gizimi teslim etmiştim ben dostlarımın eline.
Helali de hoş olsun çünkü dostluktu
en muteber şarkı hatta marş niteliğinde dostluğun kompartımanında saklıydı o
sıcaklık ve yol arkadaşlığı.
Günü öğüten.
Ömrü öldüren.
Yanıltan insanı ama insan da
sevmekten ve dostluktan asla vazgeçmeyen…
Bir şehrin yalnızlığı idi işte şiirin
giyindiği…
Bir şehrin de rakımı idi dostluğun
zirvesi.
Latif bir esinti ve dostluğun da
minvali…
‘’… biliyor musun gitgide
yaralanıyoruz şurdan burdan
biliyor musun şimdi eskide, çok
eskide o dinlence yüzüyle
dedemin en büyük haminnesi, ağır ağır
saçlarını tarıyor…’’(T. Uyar)
Saçlarımdaki her tel ve yavaş yavaş
düşen kar elbet beni ihmal eden dostların varlığına duyduğum özlem ve hala
hangi mevsime denk düştüğümü bilmezken…
Çok çok teşekkür ederim
Dost dostu nerde olsa arar bulur sorar...
Yazınıza tebriklerimle sevgiler selamlar Yıldız Hanım.
Canımm dostum
Çok teşekkür ediyorum güzel yüreğinize.
Sevgilerimi gönderiyorum
Var olun sevgili Nezahat hanım