
İçi̇nde sakli o cennet
Turuncu bir aşkın hangi kafiyesinde
saklısın? Hangi minvalde doğar da ölür insan bir de tırnakları ile kazırken
içinde saklı sessizliği mi kutsar evren en çok da severek yanıt verenlere
düşkünsen elbet bir de müdavimi isen acıların ve kök hücresinde yalnızlığın
sivrildiğin kadar sivri dikenlerinin de tek muhatabı yine sensen…
Sessizliğin duvağı oysaki kayıp
sandığım bir mezar/mış aşk.
Batıl sözcüklerden üreyen sessizliğin
de
Kol gezdiği bir kulvar
Küllerine sığındığın kadar
Kucakladığın hatıraların da o uzun ve
soluk cübbesinde saklı.
Bir hadis okuduğun…
Hangi hadisede mi vuku bulduğun?
Nazenin yüreğin
Nasıl nasıl da kırgın
Eriyen mumda saklı öykündüğün
mutluluğun.
Arifesi şiirin:
Bol keseden hüzün iken payına düşen.
Gözünden düşen ne ki hem?
Gözünden düştüğün kimse
Acıların ihya etti sebili ruhunun.
Her damlada saklı acı
Her acıdan yükselen o sancı.
Nur yüzünde aşkın
Devasa bir rahmeti kucakladığın.
Betin benzin kaçık olsa ne ki?
Kaçırdığın trenin son vagonunda saklı
Bir yazı gibi
Telaşla koştuğun köşe başı.
Siması mevsimin kışa dönmüş
Yüzü güneşin
Oysaki Nisanın neferi ılık bir günün
de özlemi.
En çok da içinde saklı cennet bahçesi
Yaşadığın cehennem ne ki ölüm öncesi?
Maviden nuru göğün
Yeşili çimenin türküler söylediğin
Kim bilir hangi günün özlemi?
Teninde saklı hüzün gibi
Görünmezliğin sarkacında kayıtlı
İsmindeki anlamı tehir ettiğin.
Dokunaklı ise ömür
Seyyahı olduğun hangi duygunun
Sonu geldi ki?
Hüzne bandıkça hayatı
Şiar edindiğin umutta mı saklı
mevsimin
Titrek elinde saklı çiçek bahçesi
Aymazlığı karanlığın
Hicret bildiğin aydınlığı ve aşkı
Ören kaderin cilvesi belki de
Mademki bilinmeze şerh düştü kalemin.
Kaybolduğun ne ki?
Kaybetmemek uğruna coşkunda tezahür
eden
Ne çok kelime ne çok imge
Bir roman misali
Bata çıka yürüdüğün bunca hikâyede
Hala varamadığın nihayete düşkün
Sağdıcı duyguların
Solunda saklı sarnıcı aşkın kıyamet
öncesi.