İşte Yine Bir Tartışma Ve Yalan Rüzgârına Kapıldık Gidiyoruz !
-Dün sen demedin mi arkadaşım için, gözünün üstünde kaşı var diye?
-Ben mi demişim, hem de dün? Şimdi
burada karşısında bu sorulur mu? Dün sorsaydın cevap verirdim, yanlış
anladığında meydana çıkardı!
-Ben mi yanlış anladım? Dün sen
kahkahalar atarak söylüyordun, hem kaşının siyahlığı yakışmamış diyerekten?
-Ben hah hah güleyim boşa gitmesin!
Ben bir defa öyle demedim ki… Sadece bazı insana siyah yakışmaz manasında
söyledim.
-Bazısına yakışmaz, dün öyle demiyordun,
suratını da şeytanlar görsün diyordun, bir insan bu kadar dürüst ve doğrucu
olabilir mi diyordun?
-Senin niyetin arkadaşınla aramı bozarken,
beni milletin karşısında küçük düşürmen, anlaşılmıştır niyetiniz, pes yani pes!
-Sen pes mi ediyorsun?
-Hayır, sana pes diyorum…
-Onca yalandan sonra özürde dilemeyecek
misiniz?
-Neden dolayı özür dileyeceğim ki?
-Karakaş gözlerin elmas demediğiniz
için değil tabi ki!
-Aslında benim sözlerimin doğruluğu,
nasıl söyleyeyim ifade edeyim, anında anlaşılmaz az düşünmek gerek.
-Siz konuşurken az düşünerek
konuşsanız, daha iyi olmaz mı?
-Bakış açısı aslında, sözlerim
aklımdan kalıp olarak çıktığında, anlaşılması için bölünmesi gerekiyor, sizler
anlarsınız diyerekten ben direk söylüyorum.
-Yani yerim dar, pas atamıyorum mu
diyorsunuz?
-Bu şekilde olmasa da olabilir!
-Her attığınızın yalan, pardon gol
olması mı gerekiyor?
-Atmayı çok severim, pardon gol atmayı,
yine yanlış anlaşılmak istemem.
-Doğruyu söylerseniz neden yanlış
anlaşılasınız ki?
-Bana göre doğru, size göre yanlış
olabilir
-Siz beni baz alacağınıza toplumun
değer yargılarını baz alarak konuşsanız.
-Bence konu anlaşılmıştır, her
zaman doğru anlaşılmayı beklemiyorum ki?
-Doğruyu söylerseniz doğru
anlaşılırsınız, yalana ne gerek var?
-Çok uzattınız…
-Hayır, uzatan sizsiniz kabul edin
yalana ne gerek var, düşünmeden konuştum deyin, konuşma özürlüyüm deyin…
Mehmet Aluç
