
Kelebek kadar kisa ömürlüydü sevi̇nçleri̇m
Yalnızlık kefeninden firar ettim ve
dünün kavşağında ters dönen hüzne bedeller biçtim rahmet diledim ölümsüzlüğün
şeceresinde sakındığım gözümden alındığım da her sözünden evrenin.
Tutanaklara serdim günü.
Gün yüzlü ömür mü gördüm… demenin
meali idi elbet içime vuran her tokmakta asılı kaldığım gök kubbenin en sadık
neferiydim kışa dönük yüzünde baharın bir nida diledim bir de aşk dilendim
yetmedi devindim ve tavaf ettim gizem yüklü evreni.
Sevdalardı hutbesi mevsimin.
Gönle konan kelebek kadar kısa
ömürlüydü sevinçlerim.
Lades diyen tozpembe yıldızlar ve
maviyi giyindiğim derdest heceler.
Günü b/öldüler.
Aşka hesap ödettiler.
Nazarında gölgelerin insansız
sokaklardı teftişe çıktığı ruhumun ve uzak bildiğim kıyılardı şehrin
albenisinde satırlara ve aşka tutunduğum.
Tutuklu dilim.
Tutkun da neferiydim gezegenin.
Kapışan imleri tefe tuttum ve sağanak
içtim gecenin indinde solup da dirildiğim bir gül olmanın verdiği aidiyetle
insanlığımı gölgeleyen haris düşlere de pabuç bırakmadım.
Öznesiydim dünün madem ve gündü
yarının muadili çünkü masallardı yüreğimi boca ettiğim ve kayıp pabucu gizemli
şehrin ve şehrin müdavimi idi şimdilerde uçuşan göçmen kuşlar.
Her nida askıntı idi sessizliğe ve
ömür biçen yaftalara solgun beyitler armağan etti Yaratan.
Köstekli saatin de durduğu vakitti
asılı kalan yüzümde pembe bir nefes ne de olsa renklerin ve saflığın nakkaşıydı
içimden geçenleri savurduğum satırlarda tutunmaksa hayata şerefine acıların
hizaya gelen kötüye de verdim veriştirdi.
Hayaller kılıksızdı kimi zaman.
Naraların sokaklara saldığı korkuyu
özledim belki de.
Kokusu düşlerin kaçıp da genzime
örtündüğüm dualarımla saf tuttum inancın muhteşem coşkusuna kapıldım ve
kapıldığım nice rüzgâr alıp da götürdü beni uzak ülkelere…
Mabedin kapısındaki nöbetçi.
İşinin erbabı bir hüzün avcısıydım
belki de evrenin emir eri ne de olsa neferi kaygıların ve çöken dizlerimden
akan yorgunluğu diktim gecenin yakasına ve şık bir hüznü de kondurdum broş diye
yüreğimin dik yakasına.
Dik açılı bir güneş diledim sonra
diklendim de kurda kuşa.
Dinmedi rüzgârım ve hayıflandı bahtım
lakin ön sezilerimden doğacaktı güneş ve umut ekip hayal biçecektim ömür
sonlanana değin.
Meşrebi olmayan kıyılardı kimi düşün
balçığında karadan bozma nifaklar ve sulak arazisinde t/aşkın gönlün de bir
hurafe dile geldi ve paye vermediğim yalanı ve kötüyü ihbar ettim Rabbime.
Sözcükler kulvarında birinciydi çünkü
aklımın ambarında iç geçiriyordu tümden gelen heyecanıma yenik düşüp de
sakındığım gözümden nemli bir yası da şiar bilip demli mizacımla kavrulduğum
kış güneşi ile.
Bir buluttum kimi zaman.
Unutmayı beceremediğim.
Umutla yüklendim acıyla közlendim.
Aşkın himayesinde Rabbime koştuğum ve
dün mizaçlı tüm yanılgılarımı yok bildim.
Hüsranın dibinde bir denizyıldızı.
Ben ki kefenimle sırnaşık bir fani en
çok da insanlara sarıldığım bazen geri kaçtığım ve açmaza girip nihayetinde tüm
ruhumla teslim olduğum inancın her izinde bendim beni bana sunan belki de ben
değildim olması gereken kimin gözünde saklansaydım gözlerden uzak bir açı ile
en çok kendime diklendiğim.
Diktim de mütemadiyen: evrenin tüm
söküklerini diktim ve dilimledim ruhumu yine de tükenmedim belki de ayazın
vurduğu bir kuştum unutulmuşluğa dair umudun da kuşkusunu duyan hazan mahsulü rüzgâra
kendimi ihbar ettiğim.
Uyumadan gördüğüm bir rüyaydı belki
de yazmaya durduğum her cümlede aslında kıyama durduğum soyut bir rahle Hakkın
nazarında ermekse hidayete elbet sadece inançtan ve sevgiden medet umduğum…
Çok çok teşekkür ederim
Yürekleriniz dert görmesin
Hayırlı akşamlar dilerim tüm arkadaşlarıma.
Sevdalardı hutbesi mevsimin.
Gönle konan kelebek kadar kısa ömürlüydü sevinçlerim.
Lades diyen tozpembe yıldızlar ve maviyi giyindiğim derdest heceler.
Günü b/öldüler.
Aşka hesap ödettiler.
Gerçek seven hep acı çeker
Yüreğine sağlık arkadaşım sevgilerimle...
Kesinlikle. Çok teşekkür ederim güzel yüreğine Sevgimlesin arkadaşım