
Kepenkleri̇ i̇ni̇kti̇ mevsi̇mi̇n ve şehri̇n
Mevsimin nabzını tutmak istedim ve
binlerce öğretinin infilak ettiği bir sabaha uyandım.
Hayatın nüvesi idi geçmişin de son
kozu
Mübalağa etmeden sevdiğim nice insanı
Yasla uğurlarken hayattaki
yolculuğuna
Kepenkleri inikti mevsimin ve şehrin:
Bir de şehla düşlerin goncasına
taliptim
Açmayı unuttuğum bir yaz bahçesinde.
Fevri isyanların da gölgesi idi
üstüme vuran
Lakin aldırış etmeden
Karşı durduğum bunca nefis ve cereyan
Üşümeme sebebiyet filan da vermedi
hani
Ve cüssemdeki kırılganlığa ektiğim
kadar
Yüreğin de maruzatı idi
Sevmeye duyduğum inanç ve ihtiyaç…
Hüznün fermanı idi güneşin
yakasındaki broş:
Belki de şehrin birbirine âşık iki
yakası:
Kibritin yakamadığı hayallerim
Benzin döküp de sevgiye
Tutuşan benliğim
Hala nasıl oluyor da aşkı dilenirken.
Sözcükler ne yolsuz ne kopuk:
Başım dik
Yüreğimde kıvanç
Umuda dair teyakkuz
Serpildiğim çiçek bahçesinde
İsmimle müsemma
Artık Mevla’m hangi rengi bahşederse.
Yalıtılmışlığın da kayrası
Haznesine düş eken bir mevsim
Düşünmekten geçerken yolum
Öldürdüğüm nefsim
Ve nefes almanın verdiği şükür
Daha çok da sevebilmenin yokken
itirazı.
Gün geçkin olsa da
Şiirlerin ucu yanık ve aşk koksa da
Hala tonundaki farklılık dış sesin
Lakin içimde açan sayısız lale
Öyle ya; denk düştüğümüz mevsim
İstanbul’a da yakışan renk renk
çiçekler ve inşa
Maruzatı ölüm ve korku olsa
Başka bahara kalacak elbet
Açmayı erteleyen çiçekler ve umutlar.
Sonlanmadan gece
Günü kurtardım ya, neticede:
İklimsiz geçmez ki ömür
En çok da aşka yakışan şiirler
Korkuyu ve ölümü bile alt eden
Sevmek için sizce yok mu tek neden?
Kurtuluşa dair:
Nemli gözlerden akan nameler
Ve sözcük bulutu yüklendikçe rahmeti
ve
Umudu
Şimdi bir de çay içmek vardı Boğazda
Belki de Moda, moda olmayı özledi
Sevdalı Anadolu yakasında.
Bir içimlikse şiirler
Tembihliyim de ailemden
Sevip seveceğime kimse hükmeden
Mutluluk da aşk da saklı insanın ta
içinde.
Şiir olmaya ne gerek?
Hele ki şiir gibi yaşarken
Ve sevgi ile de atarken o minicik
Ama devasa pencereli sefil yürek.