
Ki̇m bi̇lebi̇li̇r?
Aykırılığımın iz düşümüdür her zaman
aralığında edindiğim o ayraç ve yeni bir sayfa eklerken günlüğüme ve
sözcüklerim de yüreğin perçemidir en çok g/izinde rüyaların gerçek olduğumun da
kanıtıdır yazdıklarım ve sözcüklerle olan bağım ve işte iklimi sarkıttım
duvardaki ipimden.
Mecazi bir gölgeyim belki de elbet
aşkın şahikası ve kanamalı yüreğin kalburüstü sevdası şiar edindiğim her yeni
gün ve duygu ve kıblemde saklı o poyraz oysaki esmeyeceğini düşünmüştüm artık.
Emsalsiz düşler g/örüyorum hazine
sandığımda saklı milyonlarca anıyı tetikleyen…
Ve anımda saklı bir hazne ölmekle
iştigal ve yeniden dirilmenin de heyecanı.
Her çıkmaz sokağa tüp geçitle dalış
yapıyorum ve o seyyah bakışım en çok da makyajsız yüzümde ve makyajsız
sözcüklerimde kendimi karşıma aldığım sonra da kendimle bağdaştığım.
Sözcüklerim ve ben üstelik yalansız
riyasız…
Bazen gerçek bazen efsunlanmış
cümlelerim benim bile bana inandığım o hayal teknemde kimi zaman su alsam da
şurası hayallerin ve gerçeklerin toplanıp da istişare eden yüreğimden
damıttıklarım.
Mevzu bahis hayat madem.
Mademki matem yüklüdür hanem ve
mahremim ve işte dualarımla ektiğim tohumlar filizlenmeye başladı ve bir cennet
bahçesinin tahayyülü ile yaşarken koca ömür cenneti yaşarken sundu bana Rabbim.
Her izlek dünden miras.
Her hayal umuda gebe.
Sırça köşkü renklerin ve duaların
ışığı en çok da gök kubbemde uçuşanlar kimi zaman gözüme kaçan toz kimi zaman
takılan bir çelme gel gör ki umurumda değil hiç biri en çok da barışmaya hazır
iken hayatla yeniden.
Duvarlar diktiğimiz.
Dikişler bir bir sökülen ve dikilmeyi
bekleyen.
Diri yürek ve dingin bir ömrün de
özlemi iken ve küstüğüm kendim bazen başa çıkamadığım hayat ama illa ki
iyiliklere ve güzelliklere öykündüğüm/üz.
Ve işte başladı sağanak oysaki yazı
henüz sonlandırmadık ve her nasılsa ıslanan sadece benim ve mazim ve atim en
çok da ahmakıslatanın altında geçerken ömür.
Bir inilti uzaklardan gelen o ses
belki de miyavlayan bir kedi en sevdiğim ama dokunmaya dahi kıyamaz ve
korkarken ve süt liman ruhum elbet sağalttığım acılardan kalan geride huzurun
resmini çizmenin verdiği o hoşluk ve işte elimde kocaman bir büyüteç dikkatlice
inceliyorum olan biteni.
Mevsimlerden taşınan.
Güne taşıdıklarımız.
Bir de boyumuzu aşan.
En çok da t/aşkın mahsulü iken hayaller
ve umut.
Yuhalanan bir sözcük belki de dünde
unutulan ve adı hata iken.
Göreceli bir hayatsa sunulan yaşayan
bilir neyin ne olduğunu ve güne böler acılarını belki de yeniden hayatlar örer
soyut şişleri ile bilinmezin kim bilir kaç numaradır o şişler ve kim bilir
neyin nesidir bir türlü bitmeyen çilesi içimizdekinin.
Dışımızda katlanan ve rafa kalkan
muhalif duygular.
Fısıltıların gürültüye dönüştüğü;
sözcüklerin fukara kimliğine can veren duygular belki de uykuda geçen ömrün
gereksizliği en çok da insan yere göğe sığamazken.
Bir coşkuysa mimlenen.
Teğet geçen bir korkuysa ufku
daraltan.
Sökün eden bir vaveyla belki de o
karanlık dehlizin tek çıkış noktası.
Vebalı bir sessizlik ve işte hurra yeltendiğimiz
ve gücümüz yettiğince en çok da sefil ruhun tutuştuğu belki de acının kıvılcımı
ile doğan ay en çok da yıldızların sırnaştığı en çok da güneşin kıskandığı ve
mevsimin güzelliğini yaşamak ve yaşatmak adına göreceli her duyguyu somut bir
cümleye dökmek ve harcı ömrün hezeyanları yok sayıp büründüğümüz yeni bir
kimlik.
Dünün şiarı muhtelif gölgeler bir
şekilde gölge eden oysaki dilediğimiz tek ihsan iken gölgelerden yana derdimiz
elbet sonsuz bir ışığa selam vermek ve bir kelamın gücü nelere yeterken…
Umuda dair.
Gecede saklı bağ bozumu ve gecenin
işçilerine selam eden yazar en çok da gece isimli kitabında adını haykırırken
gece işçilerinin ve rahmetle anarken Bilge Karasu’yu peşini kovalıyorum o gece
işçilerin en çok da bana yardımcı olan kimlikleri ile deştikçe deşiyorum ruhumu
ayan beyan yazar da haykırırken:
‘’Yaratmanın yalnızlığı adını
verdiğim de inanmak istediğim bir şey. İstediğim için inandığım bir şey.’’
Kim bilir kim bilir?
Yaratmak aslında yeni doğumun da
telaşı ve sancısıdır en çok da insan yeni bir güne öykünürken geceyi de
öldürmeye kıyamayıp geceyi boydan boya cümlelerle arşınlarken…
‘’Kim bilebilir bunu? Yazarın
dışında, kendisini çok yakından bilen birkaç kişi dışında kim bilebilir?’’(B.
Karasu)
Geceyi uğurlamaktan asla haz
etmiyorum işte ta ki güne bir yazı ve şiirle nokta koyana dek.
Fısıltıların gürültüye dönüştüğü; sözcüklerin fukara kimliğine can veren duygular belki de uykuda geçen ömrün gereksizliği en çok da insan yere göğe sığamazken.
Tebrik ederim gün seçkisini arkadaşım sevgilerimle...
Canım arkadaşım çok çok sağ ol güzel yüreklim
Var ol sen
Sevgilerimle güzel yüreğine
Çok teşekkür ederim