
Olduğum gi̇bi̇
Duyduğunu bilmek bir avuntudur hani:
yoksa okuduğun mu demeliydim?
Bir sözcük ektim gece saksıya ve su
vermeyi unutmuşum anladım ki; sebepsiz değilmiş gözyaşlarım.
Sevmelerin de sakıncası varmış,
Nilgün en büyük özlemimse hala gerçekleşmemişken.
İklimin yorgun kanatlarında
kalıtımsal acılar var sanırım kuş olma ihtiyacım ile kanat ekip de kalemin
tepesine çıktığım ve gezdiğim sayısız coğrafya en çok da kendi iklimimde dinmek
bilmez iken yağmurlar.
Girift benim rüyalarım ve gerçeklerin
patiskasında zorunlu bir yolculuk elbet kendimden kaçıp, ansızın yollar yine
kendime çıkarken bu yüzden uzak kalmak adına kendimden insanların yüreklerine
konuyorum ve sözcüklerim de çörekleniyor üstelik itibar ettiğim kim varsa zaman
zaman da bana itibar edilmediği ve sevdiğim için suçluluk duyuyorum, Nilgün.
Sevgime inanmayanlar var ve açık
sözlülüğüm sayesinde açığımı arayanlar var oysaki ben kapalı kapıları açıp da
içeri girmek isterken bir bir çarpıyor kapılar yüzüme.
Eksik olmayan heyecanım ve coşkum
üstelik kendimi bildim bileli ve yazma refleksi ile dik yokuşları dahi bir
solukta çıkıyorum ve ne zamanki kurulayım başköşeye ve işte işin yoksa en
baştan başla.
Neyin ucundan tutsam diye direndiğim
hayat ve elime kulp takanlar bu kez cezve taşıyor ve kahvenin telvesinde değil
acının buharında görüyorum gerçekleri ve olacakları.
Tepkisizliğin sayesinde yazıyorum bu
satırları ve sana malum olduğunu da biliyorum acılarımın en azından senin
acılarını bir bir işlerken yüreğime ve yüreğimin nakşında gezinirken sözcükler
ve işte depara kalkan ruhum üstelik zaman, mekân, boyut ve bir vücuda da
ihtiyaç duymadığım…
Gözüm seğiriyor kimi zaman ve
biliyorum ki canım birazdan fazlasıyla yanacak en az senin canının yandığı
kadar belki de daha fazlası ama yapmaya teşebbüs etmeyeceğim çok şey var gerçi
yolumun kolay kolay düze çıkmayacağını biliyorum ama…
Hararetli bir ömür kimine göre ya da
fazlasıyla durağan ve kimliğim ayan beyan ortada ve fazlasıyla yalnız kaldığım
hele ki bunca izdihama kim sebebiyet veriyor derken yaşlarımın çağladığı gün ve
gece sanma da canım yandığı içindir bunca gözyaşı.
Şükürler olsun ki duaların rahmeti ve
sessiz kimliğimle sessizce yazar ve sessizce severken insanları mustarip
olduğum çok şey de yok hani lakin varlığımın bir fazlalık olduğunu hissettiriyor
insanlar bana ve sefil sözcüklerimle ruhumu rahatlatan bir himaye gibi
gözükürken kimi zaman eski günlerimi özlüyorum.
Günü katladım ve mazinin rafına
kaldırdım.
Yüzümü asmasam da gün bitti mi yüzüm
d/üşüyor ve pembe bulutlar yerini karanlığa bırakıyor ve ben geceden başlıyorum
yeni günü yaşamaya ve yaşatmaya.
‘’Üşümüşüm
Ölülerimi taşıyordum, öyle sağır.
Kaç kez dokundum soğuk dudaklara.
Bilemedim nasıl dönmez o göz
Ayrıldığı kaynağına.
Direnir o kadar.’’(Alıntı)
Bir inilti olabilir kulağıma gelen.
Gözüme kestirdiğim bir düş mü yoksa
gerçeklerin ihlal ettiği ve ne çok serpinti aşkın asla kıyaslanmadığı bir ruhta
mevcut iken o meddücezir.
Sözcüklerim ne müphem, Nilgün ne de
isyankâr hele ki hayatıma kat çıkan baharlarda yeşeren hayallerimi çaldırdıktan
sonra biliyorum ki yeni hayaller kurmak benim için kaçınılmaz, Nilgün hatta
senin yerine de hayaller kurabilirken üstelik tüm insanlara ve kanatan
gerçeklere rağmen sığındığım bir hayal gücü ve pekişen inancım.
Dilediğimden de fazlası oldu bir ömür
ve direnip de tüm sıkıntılara kaybetmişken yeniden kazanmamın olası olduğunu
ispatladı bana evren.
Yarım ağız sevenlerden değilim ya da
yalan söylemeyi kendine görev edinenlerden de değilim elbet rüzgârın hızını
kestiremiyorum ama sözcüklerimi yerine yurduna yerleştirip rüzgara ondan sonra
eşlik ediyorum.
Duyumsamayan kim varsa uzağındayım.
Duyduklarına bin katanlar ise sadece
canımı yaktıklarını sanıyorlar.
Duyuramadıklarımı elbet Rabbime beyan
ediyorum aslında ne varsa içimden geçen ve yolu bizim buralara düşmeyen kim
varsa katıksız inancımla, canı sağ olsun, diyorum.
Yorgunluktan çok öte aslında bir
yanılgı ya da yenilgi bile değil ve izafi zaman ve izafi duygular.
Yerdiğim değil içine saklandığım.
Yanılsam da yanıltmadığım.
Anmadığım kim varsa kulaklarımı
çınlatan…
Ve işte zaman hız kesmiyor duygular
da yoksa senin söylediğine mi denk düştüm ansızın?
‘’Çok kullanılmış bir zamanın
gözlerini kapattım.’’
Çok kullanılmış duygular da keşke
firar etse içimden ve hiç kullanmadığım sözcükler keşke çıtasını yükseltmese…
Olduğum gibiyim, sevgili Nilgün.
Ölümse asla korkutucu gelmeyen ve
işte seninle kesişen ruhlarımız tıpkı feveran eden gökyüzünden başımıza yağacak
olan:
‘’Olduğum gibi ölmeliyim, olduğum
gibi…
Tüy, kan ve hiçbir salgıyı düşünmeden.
Kesmeliyim soluğunu doğmuş
olmanın.’’(Alıntı)
Aynı kalmak nasıl mümkünse ölmeli de
ilk doğduğun günkü masumiyetle en azından ruhumu tamir edip de göçmeliyim bu
dünyadan ve o güne kadar da yapmam gereken çok şey var:
En başta, olduğum gibi kalmak ki
zaten bunun mücadelesini veriyorum sadece Mevla’mın umurunda olan bir var oluş
hikâyesi ve doğru yolda olduğumu bilmek içimi ferahlatan ve vicdanımı
hafifleten tıpkı gördüğüm düşleri ektiğim zeminde filizlenen her umut tanesi
aşkı nakşeden ve inancın hükmüyle yaşamanın da mucizesi iken.
Çok çok teşekkür ederim
Aynı kalmak nasıl mümkünse ölmeli de ilk doğduğun günkü masumiyetle en azından ruhumu tamir edip de göçmeliyim bu dünyadan ve o güne kadar da yapmam gereken çok şey var:
En başta, olduğum gibi kalmak ki zaten bunun mücadelesini veriyorum sadece Mevla’mın umurunda olan bir var oluş hikâyesi ve doğru yolda olduğumu bilmek içimi ferahlatan ve vicdanımı hafifleten tıpkı gördüğüm düşleri ektiğim zeminde filizlenen her umut tanesi aşkı nakşeden ve inancın hükmüyle yaşamanın da mucizesi iken.
Yüreğine sağlık arkadaşım sevgilerimle...
Hoş geldin Melek
Teşekkür ederim çok teşekkür ederim
Sevgimlesin