
Sana yalan söyledi̇m ni̇lgün
İhbar etmeliyim sana en çok da
kendimi elbet kimsesizliğin tali yollarında gidip gelen kalemime eşlik eden
hiçliğimin ve acıların yankısıyla boca ettiğim kova kova boya hani olur da renk
gelir yüzüme.
Beyazım, Nilgün ve tenim ve yüreğim
ve alnım ve önümde duran boş ve temiz sayfa aslında temize geçmem gereken
hayatımın nüshasını almak yerine yeniden yazmak istiyorum hikayemi.
Pembeleşen yanaklarım sanırım uğurum
açık hava ve göz yaşı az çok da aşkın rüzgarında savrulmak değil de içimdeki
bitimsiz aşkı savunmak adına.
Sana yalan söyledim, sevgili Nilgün
ve istedim ki; ortak geçmişimiz ve yeniden senle buluşma ihtimalimiz sonsuza
kadar kara deliğin güncesi olsun ve bak, aklıma ne geldi?
Kara deliğin güncesi ve ne yazık ki
değerli Ali Teoman adındaki yazarın da artık yazma ihtimali yok tıpkı senin
gibi belki de ben yokluğa karıştıktan sonra asla yazma ihtimalimin de
olmayacağı üzere.
Ki ölmek için henüz erken, Nilgün
gerçi ölümle sevişen bir ruhum hem kimselerin fark etmediği bir o kadar
yalnızlığımla ve şerefimle yaşamayı şiar edinip tek flört ettiğim ne de olsa
ölümcül düşler ve o taarruz bana iyi gelmekte ve tam da yok olmak isterken beni
çağıran birileri var hele ki: ‘’Ben sensiz ne yaparım’’ diyen üç beş kişi en
azından bazılarının umurundayım.
Rengimi babaannemden almışım:
bembeyaz.
Doğduğumda kırmızı saçlarımla ailemi
şaşkınlığa sürüklediğim ne de olsa ben bir asker torunuyum, Nilgün: hem kızıl
saçlı bir dedenin torunu ve hep de onu görmek adına annemlerin eteklerinden
çekiştirip resimleri ile avunduğum ve üstünde asker üniforması ve bir ayağını
savaşta kaybettiği.
Aslı astarı olmayan çok şey dolaşıyor
çevremizde: hem asılsız söylemler hem de sevgiyi diline pelesenk etmiş yalancı
insanlar ve ben artık korkuyorum birilerini sevmeye elbet değil söylemek ima
dahi etmiyorum çünkü sevgi fazlasıyla çarpıtıldı ve adı artık iyi anılmıyor,
sevgili Nilgün.
Senin yaşadığın hayat canlanıyor
bazen gözlerimde: sen ve sevgili eşin gurbette vatan hasreti ile yanan ve yalnızlığın
defolu sözcükleri ve hep de şunu düşündüm ama sana bunu asla itiraf edemem ki
etik olmaz ve sana olan saygımdan dolayı diyorum ki: her şeyi yaşayan ve yükünü
taşımaktan yorulan bir insan ve biliyorum işte: sen nasıl ki anlaşılamadın…
Devamını getirmeme gerek yok. Allah
yukarıda yine de korkuyorum bazı şeyleri bilfiil dile getirmeye hele ki bir
ömür susmam tembihlenmişken ve ben sadece yazarak ve insanları severek var
olmaya çalışırken…
Yazmak bir masal ve okunmak
mutluluğun ta kendisi yine de okumasını isterdim yazdıklarımın: kim tarafından
mı? Bunu dile getirmek çok anlamsız ve gereksiz ve okuyucu hep önemli ve
değerli olduğu için bana eşlik eden insanlara inanılmaz müteşekkirim.
Yorgun bir sözcüğün ta kendisiyim ve
ismimde saklı o emir kipi:
‘’Gül!’’
Kaç anlama denk düşüyorsam ve gülüp
gülmediğimi de kimseler bilemezken hele ki sağanak sonrası yeşeren ruhum elbet
bunca insan kimse artık birbirinin ardından atıp tutan gerçi itibar etmek
istemiyorum bunca gereksiz söyleme ve ithama ama bir şekilde kulak kesiyorum ve
diyorum ki:
‘’Vay canına! Amma da suçum varmış
hatta günahım’’
Ne de olsa her kapının ardında bir
mahkeme ve de Sırat Köprüsü ve hesap günü gelmeden birbirinin hesabını kesen
insanlar.
Boynumun borcu mu yoksa bunca asılsız
ithamı kabullenmek?
Koca bir yanlış ki sık sık da bu
yanlışa düşmüşümdür ve kimse benden şikâyetçi olan bir ömür illa ki bir şeyleri
biteviye düzeltmeye çalışmışımdır. Sonra ne mi oldu? Hiç bu konulara
girmemeyeyim çünkü hayatımı alt üst etmekte kimse elime su dökemez.
Yorgun bir sözcük daha duymak ister
misin, Nilgün?
Elbette aşk.
Ve ne yazık ki çarpıtılan günümüzde
ve çiğnenen ve maddiyatla eş tutulan ve de nefretle ne de olsa aşklar ya
nefretle başlıyor ya da nefretle bitiyor o yüzden asla kendime âşık olmadım bir
o kadar kendime kızgın ve kırgın: hani azıcık kendimi sevecek olsam kocaman bir
sopayla kovalanıyorum üstelik kimse yüreğimi açtığım ve de sevdiklerim
tarafından.
Azıcık da olsa gülümsemeye başladım
çünkü farklı olmanın verdiği bir tadı duyumsuyorum: hem yaşarken hem yazarken
ve kimi zaman kızgınlığıma ve öfkeme yenik düşüp azıcık karıştırıyorum ortalığı
sonra da saman alevi gibi sönüp sadece kendime zarar verdiğimle kalıyorum.
Aslında en büyük zararı kendime tam
olarak veremedim bu anlamda ölümü pek de sık düşünmemeye çalışıyorum gel gör ki
bazen sıcak geliyor bu soğuk varsayım sonra da yapacaklarımı düşünüp yine
yaşadığım yanıma kar kalıyor.
Dünde kalan canım okulum ve beni çok
sevdiklerine yürekten inandığım arkadaşlarım ve ben seni hiç tanımadığım halde
senle aynı sıraya oturduğumuzu hayal ediyorum ve okulumuzun geniş bahçesinde
turlarken birbirimizin saçını çekiştirip oğlan çocukları hakkında konuşup
gülüşüp sonra da sınıfa yöneldiğimiz…
Sevgili Nilgün, özlediğim o kadar çok
şey var ki ve ben bu coşkuyla ve özlemle yazıp eksikliğini duyduğum şeyleri
satırlarımda yaşıyorum ve onları bir an evvel okuyucuya sunup insanlarla ortak
paydada buluşmak.
Ama bu, sadece yazarken olası çünkü
ben ne zamanki birileri ile bir şeyleri paylaşmaya çalışayım nihayetinde suçlu addedilip
mütemadiyen yargılanıyorum üstüne üstük bir ömür susmam tembihlenmişken ve de
ben koca ömür susmuşken yazmamı bile kaygılı ve kızgın gözlerle izliyor
insanlar-ya da bazıları ama en çok da sevdiğim kim varsa ve anlatmak
istediklerimi bizzat onlarla paylaşmak isterken.
Yorgun olduğumu da iddia edemem hani.
Gerçi zaman zaman her şeye kalıcı bir nokta koyup, hayattan ve yazmaktan kopup
sonsuzluğa karışmak istiyorum ama…
Sonsuzluğu da iliklerimde
hissediyorum diğer yandan hele ki; umut, sevgi ve inanç düzleminde bir gün
sonranın bile mucizevi sunumuyla karşılaşacağımı düşünür ve hayal ederken…
Hayallerime kavuşmak için çok mu geç
sahi? Varsın geç olsun ben kaldığım yerden devam ediyorum ya elbette Allah izin
verdiği sürece.
Beni affet, Nilgün. Senden sonsuza
kadar ayrı kalma fikrine asla ısınamadım ve yazdığım son mektubun da asla
devamının gelmeyeceğine kendimi inandırmışken…
Üzerimdeki cüppe ve inancım.
Yüreğimdeki kocaman sayaç ve insan
ikliminde ben rüzgâra denk düşerken…
Beni okumayı sakın unutma ve bana
bunu hissettir lütfen ve bil ki ve de tüm dünya bilsin ki; sevgide ve
edebiyatta sınır tanımıyorum hele ki bir gün kendimle uzlaşma ve barışma
ihtimali varken, elbet sevmeye ve yazmaya devam edeceğim bazı insanların asla
umurunda olmasam da…
Çok çok teşekkür ederim
Hayallerime kavuşmak için çok mu geç sahi? Varsın geç olsun ben kaldığım yerden devam ediyorum ya elbette Allah izin verdiği sürece.
Herşeye değer yaşamak yüreğine sağlık arkadaşım sevgilerimle....
Değil mi arkadaşım...
Kesinlikle her şeye rağmen
Çok teşekkür ederim
Sevgilerimle arkadaşım
Oh hele şükür Kardeşim kendini silkeleyerek kendisini ne kadar sevdiğimizin farkına vardı Rabbime şükür, enfesti yazılarını ararken sitelerde yetişemiyorum sen yaz ve bu kardeşini mutlu et gerisini Alemlerin Rabbine bırak cenneti gönlünde yaşa, cehennemi yaşayanlar Rabbim yardımıyla kendi yangınlarından yanarken etrafa bulaştırmayacaklarrrrrrr ,birde soracağım hani şarkısı vardı,kız sen istanbulun neresindensin?Selamlarımla.
Sevgiden dönüş yok ve biz severek illa ki nihai noktaya ulaşacağız.
Çok çok sağ olun değerli ağabeyim.
Allah razı olsun.
İnsan bazen şüpheye düşüyor aslında genelde hem de sadece kendinden şüpheye düşüyor ve yanlış anlaşılma kalp kırma korkusuyla sadece kednini suçluyor.
Çok teşekkür ediyorum değerli ağabeyime.
Sonsuz selamlarımla
Eksik olmayın