
Sana yazdiğim son mektup
Her mektubun ve her şiirin illa ki
bir öyküsü olmalı, sevgili Nilgün bir o kadar kimsesizliğimizle senle
yollarımız kesişmişken…
Deforme olan bir yürekten ne beklenir
ki hele ki o yürek, diğer yürekleri sevmekten ve içine çekmekten kendini
sevmeye vakit bulamamışken.
Armağanlarımı kâh paketleyip kâh
açıyorum tıpkı bana evrenin sunduğu gözlerim gibi akabinde eklenen kalp gözüm
bu yüzden seni ve duygularını inanılmaz içselleştirdim, sevgili Nilgün hele ki
farklı zamanlarda gidip geldiğimiz aynı okulun yolu ve o devasa bahçesi hele ki
son zamanlarda düşlerime girip çıkmak bilmeyen sınıf arkadaşlarım.
Ölüm bazen kurtuluş gibi gelse de
yaşamak gibisi yok hele ki sevdiklerin yaşarken ve onlar seni severken yine de
sevgide doz aşımı taraftarıyım bu anlamda sevdiğim insanların yakasından da
düşmüyorum elbet nihayetinde canım fazlasıyla yanıyor.
Aklın ırmaklarında sürüngenler ve
sayısız hatıra en çok da unutmak istediklerim eşlik ederken.
Senin hikâyen, sevgili Nilgün ve
benim sonlanmak bilmeyen hikâyem aslında yazılmış bir senaryonun başkahramanları
olmamız gerekirken ister istemez insanlar seni arka plan atıp figüran yolunu
uygun buluyorlar en yakışan.
Abartılı sevgileri var insanların ve
biliyorum ki suni bir sevgiyi teneffüs ediyorlar zaten zaman içinde ar damarları
da çatlayıp sözüm ona kurulan o sevgi köprüsünde kırıklar ve çatlaklar oluşuyor
hele ki işin içine maddiyat ve para girdi mi…
Uzaklara gitme ihtimalim yok benim:
kendime hem bu kadar yakın hem bu kadar uzak iken bir o kadar fazla şık da yok
önümde seçim yapmak adına en çok da gereksinimim sevgi ve anlayış iken üstelik
kim olursa olsun bir yüreğe dokunmak adına ve yüreğimdeki fay hattını gözden
çıkarmışken ve işte ölüm düşüncesi tam da bu noktada devreye giriyor elbet
kaderin sunumundan evvel olası bir son.
Sözcükler bir de devreye giren
üstelik zamanlı zamansız ve kaçan trenin ardından baka kalıyorum hele ki
kendimle restleşmemden dolayı elimin tersiyle ittiklerim.
Görkemli bir yalnızlığım var, sevgili
Nilgün hatta demem o ki; sen bunca kalabalığın arasında nasıl yalnız kalabildin
belki de göreceli sağanaklardı seni aldatan ve kandıran tıpkı benim de kandığım
üzere hele ki insanlara güvenip de içimi her açtığımda ve dert yandığımda
kandığım yetmezmiş gibi nasıl da kanıyorum ve bunu durdurmak için illa ki
taşları yerine oturtmalıyım gel gör ki bu imkânsızlık elimi kolumu bağlayan.
Üstüne üstük atılan taşlar kafamı ve ruhumu yarıyor ve alçılı yüreğimle
gölgemle sürtüşüyorum bu sefer nihayetinde; inceldiği yerden kopsun diyorum ve
beni hayata tutunduran tek şey o pamuk ipliği.
Pamuklarda büyümüş olmanın getirdiği
bir sızı belki de artık pamuklarla sarılıp sarmalanmadığım yine de kör
döğüşünde kendimi arpa ambarında sanıp çokça sevildiğimi tahayyül ediyorum.
Ne çok aldatı ne çok kandırmaca bir
de üstüne tüy dikmez mi son zamanlarda yaşadıklarım ve insanlar kayıp gidiyor
ellerimden üstelik gözümün nuru olan kim ise en çok da yaşarken yok olup
uzaklaşanlar bu anlamda ben benden uzaklaşırken bunlar ne ki?
‘’Üşümüşüm…
Ölülerimi taşıyordum, öyle sağır.
Kaç kez dokundum soğuk dudaklarına.
Bilemedim nasıl dönmez o göz
Ayrıldığı kaynağına
Direnir o kadar!’’ (N. Marmara)
Düşsel bir iklimdeyim son zamanlarda
ve düş birikintilerinden geçip gerçekleri atlamak istiyorum ama olmuyor asla da
olmayacak çünkü hayat ve insanlar gerçek en az bizim gerçek olduğumuz kadar bir
o kadar da gerekçe sıralayabilirim ama bil ki; artık umurumda değil.
Bir doyum unsuru yazmak ve içime
çöreklenen kukumav kuşundan kurtulmak adına diğer yandan seviyorum da o kuşu en
çok da içimdeki çocuğu yoksa asla dengeleyemezdim pek de dengede olmayan
hayatımı elbet edindiğim izlenimler insanlardan bana yansıyan ve abartmadan
söylüyorum ki; içimdeki sevgi pınarını kurutmak için ellerinden geleni
yapıyorlar ki dünyanın en zararsız insanıyım ve samimi elbet yanlış
anlaşılmalar da insanların boynunun borcu.
Her anlamda doğru şıkkı işaretlemek
amacım ve tüm doğrularımı tek bir yanlışa hatta yalancı bir gölgeye kurban
verebilmekteyim, Nilgün ve işte kendimle olan hesaplaşmamda asla da izin
vermiyorlar kendimi sevmeme.
Belki de gidenler daha dokunuyor
yüreğimdeki yaraya ve ben de çekip gitmek istiyorum ama beklemek zorundayım çalacak
son zili ve elbet elimdeki kalemle hazır ol’da saklı iken varlığım ve her an
alacağım yeni darbeyi alt etmek adına kıyasıya verdiğim mücadelem de hız
kesmiyor, sevgili Nilgün.
Alacalı bulacalı cümleler yazmak
istiyorum ama mademki sana yazdığım son mektup bu, hiç de dert değil en azından
dualarım seninle olacak ölene dek.
‘’Seslenmek…
Bir dosta sesleniş…’’ (Alıntı)
Duyduğunu biliyorum çünkü seni
seviyorum.
Yürekleriniz dert görmesin
Çok çok teşekkür ederim
Alacalı bulacalı cümleler yazmak istiyorum ama mademki sana yazdığım son mektup bu, hiç de dert değil en azından dualarım seninle olacak ölene dek.
Yüreğine sağlık arkadaşım sevgilerimle....
Çok teşekkür ediyorum sevgili arkadaşım.
Var ol
Sevgilerimle her daim