
Sözcükleri̇m yangin yeri̇ hafiz
Hüznün yorgun fıtratında saklıdır
içimdeki gizem belki de bir çağ yangınıdır demir attığım…
Matemin renginde büyüyen beyaz bir
çiçek gibi gözümü sakındığım toprağımda saklıdır beyitlerim.
Ne revnak bir buluta özlemim ne de
yatsıya yetişir yeminlerim en çok da hüznü şiar edindiğim kayıp bir miladın da
ertesinde yenik düştüğüm neferiyim evrenin.
Çan sesinde solgun rüzgâr.
Yürekte yanmış bir yorgan ne çok
sözcük ne çok yaslı şiirdir içimde saklı ve yazılmamış olan.
Ölümün perdesini henüz çekmediği bir
geceden yazıyorum ve yasıyorum en çok da yaşadığıma dair rivayet iken
kulaklarımdan gitmeyen o gürültü.
Mevsimin lambası henüz söndü. Sokak
lambası da.
Sokaktaki kediler bile bilmekte
dışardaki tehlikeyi oysaki en büyük tehlike içimizde saklı tıpkı duayı da
merhameti de eksik ettiğimiz günden beri birbirimizin yakasına yapışmışken.
Şehir gibiyim: iki yakalı.
Şiir ve hayat gibiyim en çok da beyaz
yakalı olarak çalıştığım yıllar.
Bir infilaksa içimdeki kurgu.
Bir matemse tutulan nutku matemin.
Renkler biçim değiştirdi ve insan da
ve aşk.
Layığıyla yaşamaksa bir ömür asla
takılmadı boynuma tek madalya.
Sözcüklerim yangın yeri, hafız tıpkı
yürekte kalan hazan gibi.
Yanlışım da yok ki doğrularım gitti
ama doğru bildiğim yoldan ayrılmadım madem yakındır Sevgili ile kavuşma vakti…
Arz-ı endam eden bir mevsim az evvel
camıma vuran ve rüzgârın efkârıyla dağıldı her bir yanım, hafız: dedim ya,
şehir gibiyim illa ki.
Bir yakam açık diğeri kapalı asla iz
düşmediler bir orta yol asla da gelmedi şu melun iki yaka bir araya…
Sözcüklerde renksizim hele ki ölü bir
günün şeceresini tutmadıysam belki de şehrin köprülerinde uçuşan bir martıyım
aşkı layığıyla çözemeyen.
Mesken edindiğim en ki hafız ben ki
mazhar olduğum her acıda daha da dik durmayı bildim sonra bir zaman geldi ki
gerisin geri kaçtım ve g/izlendim.
Rengim solgun bu gün, hafız ama ırkım
ve dinim özlem dolu en çok sevdiklerime uzak en çok yakınımda olanlarken bana
tuzak.
Çözümsüz bir bilmeceyim ilk günden
beri ve neşrettim tek tek yaralarımı ama beceremedim gitti, hafız hep de
kafamın dikine gittim tam erecektim ki nihayete ben hidayet öncesi bir hazan
belledim her düştüğümde yere şükür ki kaldırdı O, beni tekrar.
Sevdiğime değdi mi sahi en çok
kendimle sürtüştüğüm koca ömrün de muhasebesinde bir de baktım ki hecelediğim
ne varsa bir ondalık hüzünmüş ki kenetlendiğim nihayetinde yuvarlana yuvarlana
düştüm tek bir sıfıra.
Sıfıra sıfır, hafız ve zihnimde
milyonlarca cümle elbet dünün meali elbet gün içinde yetemediğim elbet
yarınlardan da şüphe ettiğim ve biliyorum da böyle yaşanmaz bu yüzden meylettim
bir kere daha umuda ve hayata ve dik yakamdan düşmeyen bir el gibi kaderimi de
sevmeyi başardım iyi kötü ve şimdi sıra geldi ki…
Vaktim kaldı mı sahi ya da
imzalamadığım hangi akitten sorumlu tutacak beni insanoğlu?
Bir mısra isen ısrarla esir düştüğüm.
Bir nesir ise şu yazdığım seviyorum
işte kendimi hele ki yaşımla kalemle şu sayfaya yayılmayı seviyorum hem de hiç
sevmediğim kadar kendimi de sevmeyi başardım ya, sonunda…
Neslim.
Nasıl olduğum.
Sefil nefsim.
Soluksuz kaldığım her sefer derin bir
nefes çektiğim…
Minyatür bir dünya içimdeki saklı ve
sevgi havuzunda serpilen o kadar çok duygum ve cümlem var ki hafız…
Esaretimi dahi sevdim.
Celladımı dahi sevdim.
Darağacında sallandığın kerelerden
bir çarpım tablosu icat ettim ve tefekkürdeyim ve tevekkülüm ile hala
direniyorum hayata ve kapanan tüm kapılara ah, bile etmiyorum yine de ah,
ettiklerim var ve de af ettiğim elbet kendimde sıra ve işte açılan o kapıdan
girdiğimden beri daha çok sevebilmenin hikâyesini yazıyorum her gece ve
doyamadığım bir aşk bu hele ki aşka âşık olmaksa bir ömrün özeti ve işte
kendimi geç bulduğum ve mutluluğa da çok geç kaldığım…
Dert de değil hani mutluluğa asla
d/okunamayacaksam en azından içim rahat ve dışımda süregelen tüm huzursuzluk ve
olumsuzluğa ben işte böyle katlanıyorum elbet gücüm Allah’tan.
Mayın tarlasında geçen ahir ömür ve
hala hiçbir uzvumu kaybetmedim en çok da aklıma mukayyet olmaktır evrenin bana
sunduğu ve geç kalmışlığımla telaşla yetiştirmeye çalışıyorum ve içimdeki
sirkülasyon öylesine yoğun ve hızlı ki: anlayacağın kendi hızıma yetişemiyorum
ki görünenden öteyim.
Mevsimsiz bir ihbardır içimde şerh
düştüğüm her duygu ve sen de buna yakından tanıksın, hafız…
Hani olur da bir gün noktayı koyarım
sanma ki görevimi ifa etmedim hele ki bir ömür uğruna didindiğim ne varsa illa
ki yarı yolda kaldığım…
İki yakamda saklıdır adım ve iki
ismimle tek kişiyim ben…
Bir yıldız kadar uzak ve soğuk…
Bir çiçek olmaksa payıma düşen en çok
da açıp solmayı sevdim üstelik canım yansa da dikenlerimi kendime batırdığım
bazen dikenlerimle uzaklara kaçtığım ve işte açmazımda denk düştüğüm kalemin de
g/iziyle bir nebze de olsa mutluluktan nemalanıyorum en azından yazdığım sürece
mutlu olmama rıza geldi Rabbim elbet tarifi olmayan bir mutluluk.
Sağ olun var olun
Hayırlı akşamlar