
Yarin ne olacak?
‘’…Rasyonel öğede de hüzün arayan bir
şair.
Yarın ne olacak? Yapar, yapmaz.
Bu güne dek yazdıkları yeter bence.
Daha ne diyeyim…
Zarı atıyorum.’’
(Cemal Süreya)
Mevsimin kabuğunu soydum ve kocaman
çekirdeğinin içine g/izlendim.
Avurdu çökük geceye iliştim sonra ve
pencereme konan laneti gizledi gece.
Bir mahzun gülüştü bahşedilen,
ivedilikle sorguladığım şecerem ve sarı benizli ahkâmlarda sektim, sevdim
elimden geldiğince devasa yüreğin boyutsuzluğunda kibriti çaktım akabinde
çaktığım selam ve müfreze yalnızlığıma kir bulaşmasın diye örtündüm aşkla,
rehavetle ve inançla…
Günü b/öldüm hecelere; heceleri
yuvarladım ağzımda sonra da ondalık hanesinde yüreğimin derin bir tevazu
yüklendim: aşkı nakşeden günden soyutlandım ve sundum içimdeki mazereti.
Yoklamada yok çektim.
Yokluğa rest çektim.
Varlığıma sükûn ekledim ve aşka
yükleme yaptı nifaklar, çalı süpürgesine bindim gezdim şehri şöyle bir ve şehla
gözlerinde kıvancın bir ıslık tutturdum gecenin pervazında.
Uğursuzluk addedilen ne ise ve sustum
sakilce, esefle dilendim aşkı evrenden ve evrenin çürük kaportasında bir bina
inşa ettim ne de olsa bineği idim mazinin ve soyutlanan varlığımın nüvesinde
doğdum ansızın ve işte şah damarımdan yakın ve tüm kâfirlerin dumura uğradığı o
müşkülpesentlikle hazanın, diktim kopuk düğmelerimi ve dikti başım: hem asi hem
isyankâr lakin nefreti pelesenk edenlerdi merceğime yatırdığım belki de bir
yatır nezdinde sabrı ve şükrü katık bildiğim.
Gölgeme dadandı börtü böcek ve hürmet
ettim her birine yaratılana duyduğum aşkla ben de karıştım evrende saklı gizeme
ve görünmezliğimi şerh düştüm imgelem gücünde bir depremdi sarsıldığım ve
devinen mabedimde aşka ve hayata kazık kaktığım…
Solumda yorgun bir nota.
Sağımda Besmele.
Evrende saklı çetele ve nur yüzlü annem.
Rahmet isteyen kim ise saklıydı
duasında annemin ve kebir defterimde, bir sıfıra denk düşüp de anneme
sığındığım Rabbimden sonra aşkın kayışı ile evrene sıkı sıkı yapıştığım.
Lades, diyen güncem lakin ıraktım
gezegenden.
Gezgin ruhumda bir seyyah yürek ki
makberin hürmetine sakındığım gözümü o pencere elbet kimselerin göremediği
Rabbim ile arama kimselerin giremediği kalp gözü.
Mukozamda saklı hidayet.
Tenimde durgun bir mavi kem gözlerden
arındığım nice sure, aksinde hüznün yüzüme vuran aksi ömrün…
Göğün kanatlarına kondum sonra.
Kanatlarımda dokundu bir bir çiy
taneleri.
Çiğ çiğ birbirini yiyen insan denen
bilinmez lakin nefsimi öldürmüştüm ben daha yolun da çok başında.
Arşa çıktı avazımla sakındığım aşkım.
Aşkımla azınlık olsam da Rabbime
kavuşmam an meselesi idi: dürtümde saklı pervasız bir sevgi ve boş vermişlik elbet
kaderime razı kederime doygun, laneti öteleyen nice dua aşkı kapış kapış
sürdüğüm duvarlarda saklı gizem.
Bir manivela.
Bir tümce.
Ne miydim öncesinde?
Bir fakir kul ki aşkı örseleyen
evrene bakan şaşkın şaşkın arzı endam eden yaşam reçetem bir nebze de olsa
huzur dilediğim bir semazen yürek ki aşkın latif esintisinde nakşeden doğaüstü
bir ritim her nasılsa kulaklarımı pompalayan ve şerh düşen düzen ne de olsa
düzmece imgelerdi yüreğe pervane.
Bir tebessüm hıçkıran.
Yağmaya niyetli dolu.
Boşa koyup da dolmayan, doludan
taşmayı farz bilen aksinde ruhumun faziletli bir özlem asla da tutacağım
değildi hani o kızgın maşa elbet aşkın ateşinde dönenen varlığım kepaze
yalnızlığıma da ortak çıkan şu sefil kalem elbet nazarımda bir seyyah gölge
varlığımı da tamamlayan imge imge.
Saf tuttuğum muğlak yargılar lakin
gövdemde sayısız kurşun deliği az evvel sıktım sonunu tam da yüreğine şiirin.
Şimdi mevsim gibi dengesiz ve savruk…
Nisan’a yağdırdığım saçmalarla ruhumu
kıstas bildiğim gençlik reçetem: elbet doğamda saklı sevginin kademeleri
sancılandığım her gece doğan da bir yergi sadece kendimi taşladığım ve tüm
insanlığa uzattığım ekmek- lokmasına can kurban- rahmete âşık taşkın mizacımla
bir rahle ki uzamında ömrün, kanaviçe desenli bir rahmet bilfiil ölümü koklayan
bir böcek gibi yana yakıla yarına çıkmakla iştigal şu sefil gövdem varsın
altında kalayım yıkılan binanın ki ruhum hepten özgür ve seyyah telaffuzu güç
olsa da ölümle haşır neşir güncemde yırtık bir resim belki de ödediğim
bedellerin öncüsü bir tevafuk nasıl ki ıskartaya çıkacak bunca hasret ve
bilinmez elbet vuku bulacak ki bir metanet, taşkın denizlerin suyuna kapılmakla
özdeş bir manivela göğün da yüklendiği bunca gizem sonsuzluğa biat bir hürmetle
uzak durmaksa lanete ve iblise, melek kanatlarında ömrün tevazu yüklendiğim bir
sessizlik ne de olsa aşkın baş şehri yaşattığım bu duygu indinde peyda olan
yetimliğime de nazire ettiğim ömrün goncası yarına açmayı umduğum bir gülün da
nakşı adımla müsemma bir yürek sesi ki yok fazlası olsa da eksiği hoyrat
mizacımla kıyama durduğum tüm gücümle.
Bir fakir kul ki aşkı örseleyen evrene bakan şaşkın şaşkın arzı endam eden yaşam reçetem bir nebze de olsa huzur dilediğim bir semazen yürek ki aşkın latif esintisinde nakşeden doğaüstü bir ritim her nasılsa kulaklarımı pompalayan ve şerh düşen düzen ne de olsa düzmece imgelerdi yüreğe pervane.
Yüreğine sağlık arkadaşım sevgilerimle...
Yüreğin dert görmesin
çok teşekkür ederim canım arkadşaım
sevgimlesin her daim