
Yaşama ayak uydurmak adina
‘’Ben yalnızca, yaşama ayak uydurma
güçsüzlüğüm taşıyamayacağım kadar ağırlaştığında kaleme sarılıyorum. O zaman
gerçeği kurmacanın ve yanılsamanın araçlarıyla kendimce yeniden tanımlamaya
uğraşıyorum.’’
(Alıntı)
Bir gizin izafi açılımı reddetmekle mükellef
rencide edilmeye de her daim müsait olduğum hele ki karabasanın havadaki
ağırlığı omuzlarıma çöktüğünde ve derdest olmakla feraha çıkmak arasında bir
tercihse ısrarla savsakladığım ve işte zamanı gelmiştir satırlarla yüreğimi
buluşturmanın.
Zihinsel bir aktarımın peşindeyim ve
mübalağa etmeden yenilgiye uğramanın peşrevi adeta içimdeki sarkaçla yüzleşen
mağdur kimliğim.
Bir gölgemin olup olmaması artık önemsiz
tıpkı çoğu insanın nazarında iğneyle kazdığım kuyudan ilk kurtarılacak olan
kişinin kendi ayarımda yorgun bir sözcüğü içselleştirip mağlup gelmenin ön
görüsüyle sözcüklerin bombardımanına taarruz kalma isteğimle doğru orantılı
olması gibi kuyuda sallanan her cümleyi oltaya getirmek adına boğulmaktan da
aynı oranda haz ettiğim…
Gürültülü yalnızlığımı bir bardak
çayla eşleştiriyorum aslında kaç bardak çay da değil içtiğim ne de olsa
yetmeyecek gün boyu ufacık bir çay bardağında hangi duygum demlenip de
filizlenir ki kurabiye tadında ve çaydanlıkla ölçüyorum yüreğimin yüz ölçümünü
ve kaç desibele geldiğini bilmeden iç sesimi bir şekilde bastırıyorum.
Mademki gün ötenazinin eşiğinde şimdi
geceyi rahatlıkla şerh düşerim ta ki peyzaj çalışmamda kuruyan boyalardan
geriye kalan o muazzam tablonun hala gözlerimde belirginleşemediği gerçeği ile
rahatlıkla da kendimi çimdikleyebilirim.
Günü boğan elbette havada asılı kalan
virüsün kime denk düşeceği kaygısı ve işte bu yüzden kapı pencere kapalı asla
da bir yol halısı yok hani: ne de olsa geçici olarak eve misafir kabul
etmiyoruz olur da birinin yolu düşer ve elbette bizim de yüzümüz düşecek kapı
arkasından evde olmadığımızın da sinyalini verirken odanın kapalı ışıkları ve
tüm gün bas bas bağıran haber kanalını da geçici olarak kapsama alanı dışına
çıkarmışken.
Cümleyi öğelerine ayırmak asla mümkün
değil çünkü öğeler cümle olma peşinde ne de olsa yangından kurtarılacak ilk şey
düşünce gücünde saklı bir ümit postası ve az sonra posta adresine de gelecektir
o ileti: ne satılmışlığın geri dönümü ne de sahipsizliğin bir ölçütü olup
olmadığı.
Kuram dışı bir seferberlik hani
bizimkisi elbet rest çektiğimiz hayatta tek derdimiz iken hayatta kalabilme
kaygısı gerçi zamanı ve mekânı olmayan bir seferberlik yine de had safhada
alınan önlemlerle geçici olarak sokak hayatını ötenazi yaptık cümleten daha
doğrusu tüm dünya el ele vermiş de… somurtan bir güneş çünkü sahiplenilmiyor ve
gecenin rehaveti daha da yoğunlaşıyor ve netice itibari ile in cin top oynuyor
ruhumuzun sokaklarında ve sıradanlığa dönüşen bu hayatta kalma isteği ile
kendimiz yazıp kendimiz okuyoruz.
Sevecen bir imge deminden beri
yakamdan çekiştiren ve reddettiğim kadar da üsteliyor ve kazan kaldırıp her
birini boğuyorum ve gece düşerken gözlerimden ben kala kalmışlığıma rest çeken
ahaliyi resmediyorum ve elbette geride kalan devasa bir boşluk daha dün gürültüden
yakınırken şimdi sahipsiz kalmış kaldırımlar, boş sandalyeler ve de
banklar-gerçi çoğu çoktan kaldırıldı ama-ve içimde bir özlem filan da
taşımıyorum hani: ne de olsa aşamayacağım engeller var ev sınırını hele ki
ihlal edeyim biliyorum da bir sonraki adresimin neresi olacağını.
‘’Schiller ‘’İki türlü insan tipi
vardır’’ derken Alman edebiyatı tarihçelerine göre belki de saf ve düşünceli
olanlardır, demek istenmektedir.’’
(Alıntı)
Demek oluyor ki; günümüze
uyarlandığında hayli saf ve de düşünceli olmanın da bir zamanı varmış ve
safiyet yüklü benliğimizle saf tuttuğumuz ağaçlı yolda hala evde kalabilmenin
zaruri olduğunu anlayıp da düşüncelerimizi de aydınlık yarınlar umuduyla
şekillendirirken ilk kez kendime ihanet etmediğimin de farkındayım ve neden
derseniz, bunu yanıtlamayı peşinen reddediyorum yine de belirtmem gerekir ki;
hayatın tasviri pencere arkasından da mübalağa etmeden derin bir perspektifte
tanımlanabilir yeter ki ruhunuzu özgür bırakın en azından yaşadığınız şehirde
en fazla evrende kanatlanıp uçmanın da zor olmadığını bilin ve keşfedin.
Mademki verili hayatla yetinmenin
tükendiği noktada kendime yeni bir hayat sunmasını diledim Yaratıcıdan ve işte
çizilmiş sınırlara başkaldırmanın lüksüyle tüm yoksulluğumu bertaraf etmenin
mucizesi ile saldım yeniden ruhumu boş sokaklara ve vücudumla evren temas
halinde olmadığı için rahatlıkla da dizginleri bıraktım elimden ve ruhumun
penceresinden gözlemlediğim kadar da pervasızca s/alınıyorum ve biliyorum da
kim tarafından gözetildiğimi şükürler olsun ki.
Demek oluyor ki; günümüze uyarlandığında hayli saf ve de düşünceli olmanın da bir zamanı varmış ve safiyet yüklü benliğimizle saf tuttuğumuz ağaçlı yolda hala evde kalabilmenin zaruri olduğunu anlayıp da düşüncelerimizi de aydınlık yarınlar umuduyla şekillendirirken ilk kez kendime ihanet etmediğimin de farkındayım ve neden derseniz, bunu yanıtlamayı peşinen reddediyorum yine de belirtmem gerekir ki; hayatın tasviri pencere arkasından da mübalağa etmeden derin bir perspektifte tanımlanabilir yeter ki ruhunuzu özgür bırakın en azından yaşadığınız şehirde en fazla evrende kanatlanıp uçmanın da zor olmadığını bilin ve keşfedin.
Yüreğine sağlık arkadaşım sevgilerimle...
Canım arkadaşım çok teşekkür ederim
Sevgilerimle güzel yüreğine