
Yüzde kaçim keli̇me?
Ödün vermekle ödüllendirilmek
arasında gidip geliyorum ve düş mağduru mahmurluğumla çapalıyorum üstümdeki ölü
toprağını belki de haris bir gerçekte saklı gizi sağaltıyorum düş mahsulü bir
yarımadada terk edilmişliğime binaen ana kıtaya göçüyorum ve ölümsüzlüğün
iksirini içiyorum sözüm ona.
Medet umduğum kimse kalmadı artık ve
açık ara farkla acılar katlanırken ihmal ettiğim dünü yarına taşıyorum aslında
kendimi uğurladığımın bile farkında değilim.
Tansiyonu düşmeyen bir gerilim ve de anksiyete
dolu bir tevazu ve işte çığlık atan kuşlar tıpkı çarptığı duvara çarpıp yere
düşen ve kalbi duran o minik serçeye kalp masajı yapan güzel yürekli insan
nasıl da özendiriyor beni… ne yani gidip tüm ölülerime mi suni teneffüs
yapacağım ya da peyzajı kayıp bir mimaride mi saf tutacağım belki de iflah
olmazlığımla adam edeceğim metruk düşleri ve şekillenen uhrevi bir sancıyı
yatırıma dönüştüreceğim.
Tıpkı bu gün yolculuk yaparken
konuştuğum şoför gibi havalimanına gideceğim tekerimle sonra da düş limanında
aktarma yapıp dün ile bu gün arasında bir köprü kuracağım.
Dilediğim gibi bir asansör inşa
etmekse iki dünya arasında ve şaşkınlıkla şapkasını çıkaran adam: öyle ya her
sıkıldığımda kaçacağım ahiret sonra da ölü ziyaretleri yapıp günün kalanını
yine yaşarken geçireceğim sevdiğim ve hayatta olan kim varsa. Araf’ta olmanın
bir suç teşkil ettiği o kadar aşikâr ki ve kanatlanıp geçen yüzyılda bile
yaşama hakkım yok iken ben hala milenyum tanrılarına reverans yapıyorum ve
bilmiyorum da kiminle dans ettiğimi.
Kesat bir gündü bu günün özeti
aslında lafını etmeye bile değmez ve düş gücüme yenik düşüp dolaştım dünyalar
arasında.
Gölgeler durağında rast geldiğim o
adam sonra da aktarma yapmak adına inip gözden kaybolan ve bir anda onun asla
var olmadığını anlayıp kendimi çimdiklediğim.
Hayvan mezarlığına düşüp de yolum bu
güne kadar kafeste asla yaşatmayı başaramadığım merhum ve merhume kuşlarım
üstüne üstük son cenazede cenin halinde saklandıkları yumurtadan çıkmak şöyle
dursun annelerinin de ölümüne sebep olan bir batında yumurtladığı ondan fazla
yumurtayı hala canlı bilip öldüğü güne kadar kuluçkada yatan adı olmayan kuşuma
da son vazifemi layığı ile yapamadığım.
Ya da en sevdiğim komşumu defnetmek
aciz kimliğimle bir türlü vuku bulamamışken ve camide değil de kilisede yapılan
defin törenine evden dualar gönderdiğim ne de olsa gayri Müslüm kimliği ile bir
Müslüman gibi yaşamayı da şiar edinmişken rahmetli.
Göğün kanatlarındaki siyahlık daha
bir ağır bastı bugün ve genel geçer kuramları yok sayıp ben mevsime ihanet
ettim bir kez daha.
Münferit bir askıyım ne de olsa içimi
astığım.
Bedenimle olan yolculuğumda sağ ve
ayakta kalabilmek adına adımlarımı saydığım yıllardır ilgi alanım olan sporun
da taze nefesi ile kendimi hala on sekizinde hissettiğim.
Ne görüntü.
Ne örüntü.
Ne de kaygı.
Elbette sayısız dış ses ve de dış
etmen.
Bir ayraç koymam gerekirse pek de
muteber olmayan bir istim ile biliyorum ki yalpaladığım yıllardan hala
kopamadım ve uyruğu belirsiz acılarla gününü gün eden insanlara da hayretle
bakıyorum bazen gözümden sakındığım kim ya da ne ise biliyorum ki sınırlarımı
ihlal edecek karabasanlar ve ben kime dert yansam cevabını bile alamayacağım.
Yaşama dürtüsü… çok da umurumda değil
hani.
Yazma dürtüsü ise istem dışı.
Mağlup olduğum tüm sahalarda ne yazık
ki penaltıdan yiyorum golleri üstelik hayatımda top sektirmişliğim yok iken
illa ki kendi kaleme gol atıyorum.
Ne mizacım.
Ne de inkâr ettiğim.
Bir iddiam dahi yok iken ve
konuştukça batmakla yüzeye çıkmak arasında ikilem yaşayıp nihayetinde suyun
içinde olmadığımı fark edip yanı başımda da kimsenin olmadığını görüp… ya
yazdıklarım da okunmazsa?
Buna da alışıyorum artık tıpkı
sorularımın cevabı yok iken ya da bir selam havada kalıp nihayetinde Allah
katına ulaşırken…
Özümsediğim hangi duygu ise ve de
yüklendiğim ve de kükrediğim ve de kürediğim…
Ben bir küreysem içimin hacmini nasıl
hesaplayacak uzmanlar ve uzamında ömrün yüzde kaçım su, yüzde kaçım kelime?
İçtiğim kelimeler ve yemek niyetine
bol bol gözyaşı döktüğüm.
‘’Bir mahsuru yoksa ben de sizlere benzemek
istiyorum. ’gibisinden bir talebi de asla evrene sunmamışken üstüne üstük bana
benzemeye çalışanları da yok sayarken sanırım yok sayılmamla varlık katsayım
arasında da bir korelasyon var ve ben mağdur bir düş olmanın ötesinde hayal
kırıklığının ta kendisiyim ve hakkımı da helal ediyorum tüm sevdiklerime ama
kendime helal etmediğim çok şey var elbette hep yarım kalan ve yarın deyip de
hala yarımların tamamlanmadığı bu yüzden şimdi son hikayemi yazıyorum ve içinde
sayısız şiir ve cümle saklı ve yüzümün akıyla yaşarken biliyorum ki yüzüm gözüm
kir pas içinde kalıyor bu yüzden arındığım tüm olumsuz duygular edebiyatın ve
inancın yardımıyla beni hala ayakta tutuyor ve de pür-ü pak.
Bir yanılsama olduğunu bilsem de
yazmaya durduğum her yazıda kurcaladığım iç dünyamdan mustaribim ve dış
etmenlerden arınamadığım ölçüde yazmayı da sonlandıramıyorum çünkü gün
bitiminde illa ki binlerce sözcük tünüyor aklımın zembereğine ve teğet geçtiğim
ne ise illa ki teyit etme zorunluluğu hissediyorum ve birilerinden onay almak
adına yazmak ve sevmekle iştigal nihayetinde yorgun düşüp kendimle yüzde yüz
uzlaşma olağanı bulamadığım ve hep de ertelediğim elbette yarının isi ve sihri
kaderin inhisarında ve yazacaklarım da kuş bakışı uçtuğum hayal dünyamda yeter
ki artık kundaklanmasın maneviyatım ve iç dünyam ölü bir muzaffer edasıyla
noktayı sadece şimdilik koyduğum.
Ödün vermekle ödüllendirilmek arasında gidip geliyorum ve düş mağduru mahmurluğumla çapalıyorum üstümdeki ölü toprağını belki de haris bir gerçekte saklı gizi sağaltıyorum düş mahsulü bir yarımadada terk edilmişliğime binaen ana kıtaya göçüyorum ve ölümsüzlüğün iksirini içiyorum sözüm ona.
Medet umduğum kimse kalmadı artık ve açık ara farkla acılar katlanırken ihmal ettiğim dünü yarına taşıyorum aslında kendimi uğurladığımın bile farkında değilim.
Yüreğine sağlık arkadaşım sevgilerimle...
Sağ ol canım arkadaşım
Sevgilerimle